2-263. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. 3-159. Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer (bir işte) azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. 9-128. Andolsun, size içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere de şefkatli ve esirgeyici olan bir peygamber gelmiştir. 129. Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur." 15-85. Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarda bulun. 86. Çünkü Rabbin, yaratan ve bilenin ta kendisidir. 17-28. Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken, onlara (istediklerini veremiyor ve) yüz çevirmek zorunda kalıyorsan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle. 18-7. Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye. 41-34. İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. 35. Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulmaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulmaz. 53-31. Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları, yapmakta oldukları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir 3-164. Andolsun ki Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle onlara lutufda bulunmuştur. (Ki o) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitab'ı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. 6-51. Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp-korkut; onların O'ndan başka ne veli'leri vardır, ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar. 11-2. Öyle ki, Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi O'nun tarafından uyarıp-korkutan ve müjdeleyenim; 3. Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım. 4. Sizin dönüşünüz Allah'adır. O, her şeye güç yetirendir. 50-45. Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorba da değilsin; şu halde, Benim kesin uyarımdan korkanlara Kur'an ile öğüt ver. 51-55. Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma, mü'minlere yarar sağlar. 52-29. Şu halde sen öğüt verip-hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne bir kahinsin, ne de bir deli. 62-2. O, ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara Kitab ve hikmeti öğreten bir peygamberi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içindeydiler. 87-9. Şu halde, eğer “öğüt ve hatırlatma” bir yarar sağlayacaksa, “öğüt verip hatırlat.” 10. “(Allah'tan) içi titreyerek korkacak olan” öğüt alır-düşünür. 11. “Mutsuz-bedbaht” olan da ondan kaçınır. 2-25. İman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde“Bu daha” önce de rızıklandığımızdır" derler ve bu birbirinin benzeri olarak onlara sunulmuştur. Orada onlar için tertemiz zevceler de vardır ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar. 2-155. Andolsun, biz sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. 3-139. Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. 6-54. Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, İçinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler, sonra tevbe eder ve (kendim) ıslah ederse kuşku yok, O bağışlayandır, esirgeyendir." 7-196. Hiç şüphesiz, benim velim Kitab'ı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor. 9-111. Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere" canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine hak olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte “büyük kurtuluş ve mutluluk”' budur. 112. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen mü'minleri müjdele. 17-9. Şüphe yok ki, bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan O' mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. 33-47. Mü'minlere müjde ver; gerçekten " onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır. 36-11. Sen ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olana (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarıp-korkutursun. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele. 39-17. Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, Öyleyse kullarıma müjde ver. 39-53. De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." 3-79. Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de, sonra o, insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakta ve yetki)si yoktur. Fakat ö ancak, "öğretmekte ve okuyup okutmakta olduğunuz Kitab'a göre Rabbaniler (Rabbe halis kullar) olunuz (deme görevindedir)." 5-116. Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara Allah'ı bırakarak, beni ve annemi iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçekten görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen." 117. "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahittim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. Sen her şeyin üzerine şahit olansın." 9-31. Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini Rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet ermekten başkasıyla emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koşmakta oldukları şeylerden yücedir. 16-36. Andolsun, biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kimi de sapıklığı hak etti. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. 43-63. İsa, açık belgelerle gelince dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'dan korkup-sakının ve bana itaat edin." 64. "Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru olan yol budur." 71-1. Hiç şüphesiz, Biz Nuh'u; "Kavmini, onlara acıklı bir azap gelmeden evvel uyarıp-korkut" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik. 2. O da dedi ki: "Ey kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum." 3. "Allah'a kulluk edin, 'O'ndan korkup-sakının ve O'na itaat edin." 4. "Sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar erteler. Elbette Allah'ın takdir ettiği ecel geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız." 9-40. Siz ona (peygambere) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak onu (Mekke'den) çalmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah ona “huzur ve güvenlik duygusunu” indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, küfre sapanların da kelimesini (küfür çağrılarını) alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi, ise, yüce olandır. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. 11-120. Sana peygamberlerin haberlerinden -kalbini mutmainleştirecek, sağlamlaştıracak- doğru haberler aktarıyoruz. Bunda da sana. hak ve mü'minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir. 121. İman etmeyenlere de ki: “Yapabileceğinizi yapın; kuşkusuz biz de yapacağız.” 122. "Ve gözleyip durun; gerçekten biz de gözleyip durmaktayız." 123. Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır, bütün işler O'na döndürülür; öyleyse O'na kulluk edin ve O'na tevekkül edin. Senin Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. 20-77. Andolsun, Biz Musa'ya vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, (size) yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan.” 25-32. Küfredenler dediler ki: "Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?" Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için onu böylece (ayet ayet indirdik) ve onu “belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup” okuduk. 26-61. İki topluluk birbirini gördükleri zaman, Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. 62. (Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." 63. Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahy ettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. 2-44. Kitab'ı okuduğunuz halde başkalarına iyiliği emredip, kendinizi unutuyor musunuz? Yine de akletmiyor musunuz? 11-88. Dedi ki: "Ey kavmim, eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve O da beni kendisinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa, buna ne dersiniz? Ben, size yasakladığım şeylerde (aksini yaparak) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başaran, ancak Allah iledir. Sadece O'na tevekkül ettim ve sadece O'na yönelirim." 61-2. Ey iman edenler' şeyi neden söylersiniz? 3. Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında bir gazap (konusu olması) bakımından (büyüdükçe) büyüdü. 25-56. Biz seni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik. 57. De ki: "Ben buna karşılık sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında bir ücret istemiyorum." 26-107. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 108. "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 109. "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." 34-47. De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir. O, her şeyin üzerinde şahit olandır." 36-20. Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim, bu elçilere uyunuz" dedi. 21. "Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir." 38-86. (Ey Peygamber) De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim. 42-23. İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakınlık sevgisinin dışında hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir. 52-40. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı onlar, ağır bir yük altındadırlar? 4-59. Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, -Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız- artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün. Bu hem hayırlı ve hem de sonuç bakımından daha güzeldir. 20-90. Andolsun, Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim, gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah) tır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. 26-124. Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti. 125. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 126. "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. 43-63. İsa, açık belgelerle gelince dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 3-159. Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer (bir işte) azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. 7-199. Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a ve örfe) uygun olanı emret ve cahillerden yüz çevir. 14-35. Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut." 36. "Rabbim, gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim de bana isyan ederse kuşkusuz Sen, bağışlayansın, esirgeyensin." 6-52. Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua eden edenleri, fakirlerle beraber oturmak istemeyen kafirlerin ileri gelenlerine tebliğde bulunabilmek için yanından) kovma. Onların hesabından senin üzerinde hiçbir şey (sorumluluk), senin hesabından da onlara hiçbir şey (sorumluluk) yoktur ki, onları (o fakir mü'minleri) kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun. 11-27. Kavminden, küfre sapanların önde gelenlerinden olan çevresi: Biz seni yalnız bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, biz sizi yalancılar sanıyoruz" dedi. 28. Dedi ki: "Ey Kavmim, eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz onu istemiyorken, biz sizi ona zorlayacak mıyız? 29. "Ey kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri (yanımdan) kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum." 30. "Ey kavmim ben onları kovarsam, Allah'tan (gelecek azaba karşı) bana kim yardım edecek? Hiç düşünmez misiniz? 31. "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık (olarak) gördüklerine, Allah kesin olarak onlara bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini söylersem) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)tir. 18-28. Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi “istek ve tutkularına (hevasına)” uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. 26-111. Dediler ki: "Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken, biz sana inanır mıyız?" 112. Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur." 113. "Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)" 114. "Ve ben mü'min olanları kovacak değilim." 26-215. Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger. 216. Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım." 7-188. De ki: "Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırmak isterdim ve bana bir kötülük de dokunmazdı. Ben, iman edecek bir topluluk İçin, bir uyarıp-korkutucu ve bir müjde vericiden başkası değilim." 14-22. İş hükme bağlanıp-bitince; şeytan der ki: "Doğrusu Allah, size gerçek olanı va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acıklı bir azap vardır." 17-54. Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik. 45-15. Kim salih bir amelde bulunursa, kendi nefsi lehinedir; kim de kötülük yaparsa, artık o da kendi nefsi aleyhinedir. Sonra siz Rabbinize döndürüleceksiniz. 53-39. Ve doğrusu insana da kendi (emek ve) çabasından başkası yoktur. 40. Şüphesiz kendi (emek ve) çabası da görülecektir. 41. Sonra ona eksiksiz karşılık verilecektir. 72-21. De ki: "Doğrusu ben sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar sağlayabilirim." 22. De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karsı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında da asla bir sığınak bulamam." 7-32. De ki: "Allah'ın kullan için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. 33. De ki: "Rabbim, açık ya da gizli çirkin-hayasızlıkları, günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan “isyan ve saldırıyı”, kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah'a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır." 18-22. (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler, onların dördüncüsü de köpekleridir." Ve: "Beş'tiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. 'Yedi'dirler, onların sekizincisi de köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında da kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma. 20-49. (Firavun onlara) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?" 50. Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir." 51. (Firavun) Dedi ki: "Öyleyse, önceki nesillerin durumu nedir?" 52. Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin katında bir Kitap'tadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz." 42-18. Onda acele davrananlar, (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve gerçekten onun hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışmakta olanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler. 79-42. "O ne zaman demir atacak?" diye, sana kıyamet saatini soruyorlar. 43. Onunla ilgili bilgi vermekten yana, sendene var ki? 44. En sonunda o (ve onunla bilgi) Rabbine aittir. 45. Sen, yalnızca ondan “içi titreyerek korkmakta” olanlar için bir uyarıp-korkutansın. 3-159. Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi, öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer (bir iste) azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. 2-120. Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: "Kuşkusuz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) dosdoğru yoludur. Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. 5-49. Aralarında Allah'ın indirdiğiyim hükmet ve onların hevalarına uyma, Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmasınlar diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahtan nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu gerçekten fasıklardır. 6-56. De ki: "Ben, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınıza tapmaktan nehyedildim." De ki: "Ben sizin heva (istek ve tutku)larınıza uymam; yoksa bu durumda ben şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan olurum." 6-115. Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. 116. Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak “zan ve tahminle” yalan söylerler. 117. Şüphesiz Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O dosdoğru yolda olanları da daha iyi bilendir. 6-150. De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahitlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar. 10-36. Onların çoğunluğu zandan başkasına ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir. 37. İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun sana gelen bu ilimden sonra, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir yardımcı dost, ne de bir koruyucu vardır. 30-60. Öyleyse sen sabret; hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar da sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklenmesinler. 45-18. Sonra seni de bu emirden bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma. 2-83. Hani İsrail oğullarından, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye kesin söz almıştık. Sonra siz, az bir bölümünüz dışında yüz çevirdiniz ve (hala) çevirmektesiniz de. 2-263. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. 17-53. Kullarıma, (birbirlerine) sözün en güzel olanını söylemelerini, söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. 41-33. Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve "Gerçekten ben müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir? 3-104. Sizden, hayra çağıran, iyiliği (ma’rufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. 5-63. Bilgin-yöneticileri (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginleri (Ahbar), onları, günah söylemelerinden ve haram yiyiciliklerinden sakındırmalı değil miydi? Yapmakta oldukları ne kötüdür. 7-157. Ki onlar yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği,) yazılı bulacakları ümmi haber getirici olan peygambere uyanlardır; o, onlara ma'rufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. 12-108. Dedi ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." 31-17. "Ey oğlum, dosdoğru namazı kıl, ma'ruf olanı emret, münker olandan sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir. 18. "İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez." 19. “Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü seslerin en çirkin olanı, gerçekten eşeklerin sesidir.” 15-88. Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere (rağbet ederek) gözünü dikme, onlara karşı hüzne de kapılma. Mu minler için (şefkat) kanatlarını ger. 3-159. Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli, olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer (bir işte) azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. 7-155. Musa, belirlediğimiz süre için kavminden yetmiş adam seçip ayırdı. Bunları “dayanılmaz bir sarsıntı” tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları da, beni de daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Sen'in denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete eriştirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." 156. Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedik ki: ''Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim, ise her şeyi kapsamıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım." 8-62. Onlar seni aldatmak isterlerse, şüphesiz Allah sana yeter. O, seni yardımıyla ve mü'minlerle destekledi. 63. Ve onların kalplerini (sevgi ile) birleştirdi. Sen, yer-yüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalplerini birleştiremezdin. Ama Allah, onların aralarını bulup, kaynaştırdı. Çünkü O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. 9-103. Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için “bir sükunet ve huzurdur”. Allah işitendir, bilendir. 14-40. "Rabbim, beni namazı(nda) sürekli olan kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." 41. "Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla." 24-62. Mü'minler o kimselerdir ki, Allah'a ve Rasulüne iman ederler, onunla birlikte toplu(mu ilgilendiren) bir iş üzerinde iken, ondan İzin alıncaya kadar bırakıp gitmeyenlerdir. Gerçekten, senden izin alanlar, işte onlar Allah'a ve Resulüne iman edenlerdir. Böylelikle, senden, kendi bazı işleri için izin istedikleri zaman, onlardan dile diklerine izin ver ve onlar için Allah'dan bağışlanma dile. Hiç şüphe yok, Allah bağışlayandır, esirgeyendir. 47-19. Şu halde bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem de mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Allah, sizin dönüp-dolaşacağınız yeri de bilir, konaklama yerinizi de.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.