☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

Soru: İslâm'ın sevap ve günah karşısındaki konumu nedir?

Sorularla islamiyet-19->Soru: İslâm'ın sevap ve günah karşısındaki konumu nedir?







Cevap: İnsanın yaptığı şeylerden sorumlu olması, (onun) takibe-dilmesi, kontrol edilmesi ve hesaba çekilmesi için bir kanunun olması­nı gerektirir. Hesap verme hukuku da bir ceza kanununa bağlı olmayı gerektirir. Ceza/yani amellerin karşılığı ya sevaptır veya günahtır. Bir iyilik yapıldığı ve vâcib olan şey istenilen şekilde edâ edildiği zaman bunun karşılığı sevaptır/mükafattır. Yapılması istenilen şey ihmal edil­diği veya kötülük yapıldığı ya da kusur işlendiği zaman bunun karşılı­ğı da cezadır. Sevabın dereceleri olduğu gibi günah ve cezanın da de­rece ve çeşitleri vardır.

Kur'an-ı Kerim "Allah her şahsı ancak gücünün yettiği şeylerle mükellef kılar. Herkesin kazandığı hayır kendine, yapacağı şer de ken­dinedir" derken önce sorumluluk ve hesap kanununu, sonra da sevap ve ceza kanununu belirlemektedir.

Bu âyet-i kerime kişiye yüklenecek yükümlülüğün o kişinin gü­cüyle sınırlı olması gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü güç yetirile-meyecek şeylerin teklifi aklın, adaletli ve insaflı bir kanunun kabul edeceği bir şey değildir. Bu âyet-i kerime ayrıca bir eylemin karşılığı­nın o eylemin cinsinden olacağına da işaret etmektedir. Bir insanın ey­lemi iyi ve güzel olduğu zaman onun kazanç hanesine kaydedilir, kötü ve bozuk olduğu zaman da zarar hanesine kaydedilir.

Kur'an-ı Kerim "Kim iyi bir iş yaparsa, bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir" (Fussilet/46) derken de bu anlama vurgu yapmaktadır.

Allah'ın yüce ve hikmetli kitabı bunun yanında, az veya çok, bü­yük veya küçük, kötülük veya iyilik olsun bir eylemin karşılığının ek­sik veya noksan olmayacağım, bilakis karşılığın verilen eyleme tam olarak mutabık olacağım belirtmektedir. Şu âyet-i kerime bunu ifade

etmektedir:

Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür, kim de zerre mikta­rı şer işlemişse onu görür. (Zilzal/7-8)

Kur'an-ı Kerim getirdiği ceza kanununun değişmez, sürekli, âdil, doğru ve iyiliğe iyilikle, kötülüğe kötülükle karşılık veren bir kanun olduğunu akıl ve gönüllere iyice yerleştirdikten sonra, onların güzel bir sevaba nail olmaları ve kötü bir ceza ile karşılaşmamaları için güzel eylemlere yönelmelerini teşvik eder. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar bilmelidirler ki biz, güzel işler yapanların ecrini zayi etmeyiz. (Kehf/30)

Allah Teâlâ söz söyleyenlerin en doğru sözlüsü, adil olanların en âdili ve vefakârların en vefâlısıdır:

Verdiği sözü Allah'tan daha çok tutan kim vardır? (Tevbe/111)

Bu ayet-i kerimede insan, hikmet ve rahmet sahibi bu ilâhın çağ­rısına icabete teşvik edilmektedir.

Bir ceza kanunu ancak içerisinde haksızlık ve zulme yer vermedi­ği, iyi bir şey yapan kimseye az dahi olsa bir meşakkat, bir sıkıntı ve zorluk yüklemediği zaman adaletli ve erdemli bir ceza kanunu olur. Bunun için Hak Teâlâ şöyle buyurur:

Her kim, mü'min olarak iyi olanjşlerden yaparsa, artık o, ne zu­lümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar. (Tâhâ/112)

Bir ameldeki niyet güzel oldukça ve bu amelin icrasında ihlas ve samimiyet bulundukça sevabı da o derece büyük olur. İhlasla bu eyle­mi gerçekleştiren kişinin en hayırlı yardımcısı da Allah Teâlâ'dır. işte Hz. Musa'yı (a.s) Şuayb'ın (a.s) kızlarına iyilik yapmaya ve yardım et­meye bu ihlas sevkediyor ve sonuçta güzel bir mükafata nail oluyor. Bu mükafat kızlardan birisinin güzel bir övgüsüyle başlıyor ve onunla evlilikle noktalanıyor. Bu konuda Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:

Bunun üzerine Musa, onlann yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım" dedi. O sırada o iki kızdan biri utana utana yürüyerek ona geldi: "Babam, bizim yerimize hayvanları sulamanın karşılığım ödemek için seni çağırıyor" dedi. Musa, ona gelince başından geçeni anlattı. O: "Korkma, artık o zâlim millet-

ten kurtuldun" dedi. Şuayb'ın iki kızından biri: "Babacığım! Onu ücretle tut. Çünkü ücretle tuttuklarının en iyisi (bu) güçlü ve gü­venilir adamdır" dedi. Şuayb dedi ki: "Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o senden bir lütuf olur. Ama sana ağırlık vermek istemem. İnşaallah beni iyi kimselerden biri olarak göre­ceksin." (Kasas/24-27)

Şuayb'ın (a.s) kızının: "Ücretle tuttuklarının en iyisi güçlü ve gü­venilir olandır" derken zikrettiği bu veciz/özlü ve anlamlı işarete çok iyi dikkat etmeliyiz. Çünkü bu iki özelliğin, bol sevabı hak edecek sa-lih amel işleyen kişide yeterince bulunması gerekir. Bu iki özellik kuv­vet ve güvenilirliktir. Kuvvetin anlamı bir işin en güzel şekilde yapıl­ması için gerekli olan güç demektir. Emanet/güvenirlilik ise insanın sorumluluğuna verilen her şeyin bir süreklilik içerisinde korunmasıdır.

Kur'an-ı Kerim şöyle Duyurulmaktadır:

De ki: "Yapacağınızı yapın! Amelinizi Allah da Rasûlü de, mü'minler de görecektir." (Tevbe/105)

Hadis-i şerifte şöyle buyururun

Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.

Kişinin bir işi bir veya iki defa güzel şekilde yapıp sonra tembel­leşmesi ya da ara vermesi önemli değildir. Önemli olan, az da olsa ki­şinin o işi devamlı yapmasıdır. Çünkü mutedil ve sürekli olan bir iş, çok ve kesintili olan bir işten daha hayırlıdır. Bundan dolayı Hz. Pey­gamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:

Allah'ın en sevdiği amel, az da olsa devamlı olandır. Bir diğer hadiste Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurur:

.  Yapacağınızı yapınız, doğruluktan ayrılmayınız ve dengeli olu­nuz. Her şey, ne için yaratılmışsa ona kolayca ulaşır.

Hz. Peygamber'in işçiyi, emeğinin karşılığı olan ücretini aldığı müddetçe ihanet veya hırsızlık yaparak ücretinin dışında başka bir şe-

ye elini uzatmaktan sakındırdığını görüyoruz. Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:

Biz kimi bir işe görevlendirmiş de ona ücretini vermişsek, artık onun başka bir şey alması bir ihanettir, hırsızlıktır.

Yüce Kur'an, sâlih amel işleyen bir insanın güzel amelinin karşı­lığını/sevabını gördüğü zamanki sevincini ve günahkârların da kendi­lerini kuşatan kötü amellerini görüp onlardan kaçmak istediklerinde duydukları hüsran ve üzüntüyü şöyle tasvir eder:

Herkesin iyilik olarak yaptıklarını da, kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükle­ri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah kendisine karşı gelmekten sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir. (Âl-i İmran/30)

Bazı işçiler insanların gözünü boyar ve yaptıkları işe şeklen par­lak bir görünüm verirler. Gerçekte kusurlu ve bozuk bir iş yaptıkları halde işten anlamayanlarda sağlam ve düzgün bir iş yaptıkları intibaını bırakırlar. Şüphesiz bu bir hile ve aldatmadır. Hz. Peygamber (s.a) şu hadis-i şerifte benzen kişileri tehdit etmektedir:

Bizi aldatan bizden değildir.

Bu, insanlara ait herhangi bir işi üstlenen kişinin üzerinde uzun uzun düşünmesi ve ibret alması gereken caydırıcı bir tehdittir.

Sonra din bize faziletli bir toplumun alameti olan sorumluluk duy­gusunu öğretir. Ceza kanunu bu sorumlulukların neler olduğunu tayin eder, açıklar, çalışanlar arasındaki rekabet ve yarışı teşvik eder, adalet ve insafın gerçekleşmesine yardım eder. Bu cezanın/karşılığın ince ve doğru bir hesaba dayanması sonunda da bir sevap/mükafat ve cezanın belirlenmesi gerekir.

Din bize, iş yapan kişinin o işin kendi elinde bir emanet olduğu­nu, Allah'ın uyumadığını, onun görevinin, iyi niyet ve tam bir samimi­yet içerisinde işini en güzel ve sağlam bir şekilde yapmak, üzerinde an­laştıkları süre içinde teslim etmek, aldatma, hile ve ihmalden sakınmak olduğunu daima hatırında bulundurması gerektiğini öğretir.

Din bize, işverenin de işçisine karşı adaletli ve insaflı olması, güç ve takatinin üstünde bir iş yüklememesi ve ücretini geciktirip savsaklamadan vermesi gerektiğini öğretir. Hz. Peygamber (s.a) şöy­le buyurur:

İşçinin ücretini teri kurumadan veriniz. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır:

De ki: "Yapacağınızı yapın! Amelinizi Allah da Rasûlü de, mü'minler de görecektir. Sonra gaybı ve şehadeti bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber vere­cektir." (Tevbe/105) 




Bu Bölümdeki Diğer Sorular için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
                   Öğrencilerimize önemli hatırlatma;

اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

 بسم الله الرحمان الرحيم

 الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين

Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha sığınırız,kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi  efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
                 S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks
الامام سيد محمد الهاشمي
Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.


  • اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

     بسم الله الرحمان الرحيم

  • يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

    Ya eyyuhallezine amenu ediullahe ve ediur resule ve ulil emri minküm, fe in tenaza'tum fi şey'in fe rudduhu ilallahi ver resuli in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahir. Zalike hayrun ve ahsenu te'vila.

  • Nisa﴾59﴿
     Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir.


  • Tevhid
  • Kur'an
  • Sorularla İslam-19.Bölüm
  • Sorularla İslam-Bölümler
  • ☝📖 المحمية 📖☝

S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks-الامام سيد محمد الهاشمي -Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar

Soru: İslâm'ın sevap ve günah karşısındaki konumu nedir? Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.