Cevap: İslâm'da keîime-i şehadet denilince "Eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasûlühu" kelimeleri kastedilir. Kelime-i şehadet tabiriyle müslümanların geneli arasında bu söz anlaşılır. Bu kelimeler Allah ve Peygamberine imana şehadeti ifade eder.
Kelime-i şehadet dinin temeli ve direğidir. Bu olmadan bir insanın müslüman ve mü'min olması mümkün değildir. Bu sebepledir ki
Rasûlullah (s.a) kelime-i şehadeti İslâm'ın esaslarından birincisi olarak zikretmiştir. Abdullah ibn Ömer'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a) şöyle demiştir:
İslâm beş şey üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun elçisi olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak ve gücü yeterse haccetmek. (Buharı ve Müslim)
Dikkat edersek, kelime-i şahadetin yukarıdaki hadiste zikri geçen diğer esasların da temeli olduğunu görürüz. Bir kimse kelime-i şeha-dete inanmazsa namazı da, zekatı da, orucu da, haccı da kabul edilmez. Bu sebeple âlimler demişlerdir ki: Kelime-i şahadeti söylemeyen veya manasını kabul etmeyen bir kimsenin müslümanlığı da ortadan kalkar.
Kelime-i şehadet şartının yerine gelmesinden, onun sadece dille söylenilmesi kastedilmemiştir. Bu şartın tahakkuku ancak insanın bu kelimeyi kalbiyle tasdik etmesi, aklıyla kanaat getirmesi, sonra da bu iman ve tasdikini diliyle ifade etmesiyle olur. (Kalpte) saklı bu itikat "Eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah" kelimeleriyle açıklanır.
Bunun birinci kısmının anlamı şudur: Allah Teâlâ'dan başka gerçek bir mabut yoktur. Çünkü O, âlemlerin rabbidir, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Kur'an-ı Kerim pek çok yerde bu gerçeği ifade etmiştir. Şu ayetler bunun örneğidir:
Tanrınız bir tek tanrıdır. O, merhamet eden, merhametli olandan başka tanrı yoktur. (Bakara/163)
Tanrınız birdir. O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin rab-bi, hem de doğuların rabbidir. (Saffat/4-5)
Allah buyurdu ki: İki tanrı edinmeyin! O ancak bir tanrı'dır. O halde yalnız benden korkun! (Nahl/51)
De ki: "O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. O'nun hiçbir dengi yoktur." (İhlas/1-4)
Kur'an bu büyük tanrının birliğine şu ayetle delil getirmiştir:
Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulurdu. (Enbiya/22)
Allah'ın ilahlık ve rabliğine de, O'nun eşsiz ve benzersiz bir şekilde yaratıcılığını delil getirmiştir. Bu konuda Allah şöyle buyuruyor:
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. (Âl-i İmran/190)
Bu şehadet imanı, itaati, Allah'a boyun eğmeyi ve şirkten uzaklaşmayı gerektirir.
Kelime-i şehadetin ikinci bölümünün anlamı Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik etmektir. Yani insan bu sözlerle Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna, Allah'ın vahyinin güvenilir bir bekçisi olduğuna, rabbinden alıp tebliğ ettiği şeylerde doğruyu söylediğine ve ona itaatin Allah'a itaat demek olduğuna inanır. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Rasûlüm! De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Âl-i İmran/31)
Kim Peygamber'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.
Bu şehadet bir insanın peygamberden geldiği kesin olarak bilinen bütün emirlere uymasını gerektirir. Kur'an Hz. Muhammed'in peygamberliğini isbat ederken buna da hükmeder:
Muhammed Allah'ın elçisidir. (Fetih/29)
Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeci uyarıcı, Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak göndermişizdir. (Ah-zab/45-46)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.