Cevap: Allah Teâlâ, her şahsın ne yaptığını, kalbinden ne geçtiğini bilir. Yerde ve gökte zerre kadar birşey O'nun ilminden gizlenemez. Bununla birlikte hemen azap etmez, kullarına mühlet verir.
(Rasûlüm!) Kullarıma, benim çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir. (Hicr/49-50)
Samimi bir şekilde tevbe edenleri bağışlar. Allah bu konuda şöyle buyuruyor:
De ki: "Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Size azap gelip çatmadan önce rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur'an'a) tabi olun!" (Ziimer/53-55)
İşte kulların günahlarına karşı Allah'ın (c.c) tutumu budur. O'nun rahmeti sonsuz, bağışlaması çok geniştir. Bununla beraber yapılanlardan gafil değildir. Fakat mühlet verir, ancak hiçbir zaman ihmal etmez.
İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın. (Kaf/18)
Öyle ise insan hesaba çekilmezden önce nefsini hesaba çekmeli,
gizlide ve açıkta rabbini düşünmelidir, ta ki Allah onun tutan eli, yürüyen ayağı, gören gözü ve işiten kulağı olsun.
İnsan bu murakabe ve düşünce esnasında, Allah'a karşı edebini ta-kmmalı, O'nun huzuruna varacağı günün korkusuyla davranmalıdır. Çünkü o günde bütün perdeler kaldırılır, bütün sırlar açılır. Bütün insanlar Allah'a arz olunurlar.
O gün mal ve evlatlar bir fayda vermezler, ancak selim bir kalp fayda verir. Artık Allah korkusundan sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin. (Taha/108)
O gün, Allah'ın terazisinden başka bütün teraziler kaldırılır. Allah'ın terazisi de ne dakiktir.
Allah şöyle buyuruyor:
Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye,
hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz. (Enbiya/47)
O gün zor ve şiddetli bir gün olacaktır! O günde bütün sebepler susar, nesepler arası bağlar kopar, hesaplar derinleşir, sevap ve cezalar okunur. Allah şöyle buyuruyor:
Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir. (Âl-i İmran/30)
Öyleyse, bir hata ve günah işleyen kimse, Allah'ın huzuruna çıkmadan evvel tevbe edip nefsini anndırmalıdır. Allah Rasûlü (s.a) ne güzel söylemiştir:
Akıllı odur ki, nefsini terbiye eder, ölüm sonrası için çalışır.
Yine, nerede olursak olalım Allah'ın bizimle olduğunu hatırlatan hikmetli bir şiir vardır:
Biz nereye gidersek gidelim, nerede olursak olalım,
Hiçbir hicap ve hiçbir perde, hiç bir dağ ve hiçbir nehir
Bizi O'ndan (Allah'tan) saklayamaz.
Bir gün yalnız kalırsan, ben yalnız kaldım deme,
Ancak benim üzerimde bir gözetleyici vardır de.
Allah'ın bir an gafil kaldığını sanma,
Kendinden gizlensen de O'ndan gizlenemezsin.
Görmüyor musun bugün geçti,
Ve yarın görenler için daha yakındır.
Allah'ın (c.c) sözü bundan daha hikmetlidir. Allah şöyle buyuruyor:
Rasûlüm! Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onlan cezalandırmayı korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Zihinleri bomboş olarak, kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar. (İbrahim/42-43)
Hamid et-Tavil, Süleyman b. Ali'ye "Bana bir nasihatta bulun!" dediğinde, Süleyman b. Ali şöyle dedi: "O'nun seni gördüğünü bilerek Allah'a isyan edersen büyük bir işe cesaret etmişsin demektir. Eğer O'nun seni görmediği zannına kapılırsan kâfir olmuş olursun."
Ey günah işemeye azmeden kişi, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. Sen, ister yaptıklarını Allah'ın gördüğüne, ister görmediğine inan, şüphesiz O senin kalbinin bütün gizliliklerini biliyor.
Kalbi, iman ve yakîn nuruyla nurlanan bir müslüman rabbinin azametini küçümsemez, Allah'ın kendisini gördüğünü ve üzerinde gözetleyici olduğunu bile bile günah işleyemez.
Yine bir müslüman, Allah'ın gözetimi altında bulunduğunu hatırdan çıkarmaz, bir an olsun O'nun gözetiminden uzak kalacağım düşünmez. O'ndan kaçışın mümkün olmadığını bilir.
Bu anlaşıldıktan ve teslim edildikten sonra, kulun artık günaha karşı cüret göstermesi tedip ve ceza gerektirir. Artık kul günahı kendine mubah göremez. Nasıl olur ki, o -açığa vursa da, vurmasa da— kalbinden geçenden dahi sorumludur. Allah şöyle buyuruyor:
Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza getirilmeyeceğinizi mi sandınız? (Mü'minun/115)
Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler. (A'raf/201)
Fakat daha görmeden rablerinden (azabından) korkanlara gelince onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükafat vardır. Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun, bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (Mülk/14)
Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz. (Haşr/21)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.