☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

Soru: Bazı müsteşrikler İslâm'ın zımmilere zulmettiğini iddia ediyorlar. Bu doğru mudur?

Sorularla islamiyet-19->Cevap: Son zamanlarda ülkemizde (yani Mısır'da) duylan nidala­rın belki de en güzeli, îslâm şeriatının uygulanması için yapılan çağrı­lardır. Çünkü o, hak şeriattır, adaletin şeriatıdır, Allah'ın şeriatıdır. Al­lah Teâlâ kullarının menfaatim ve her iki dünyada da onları mutlu ede­cek şeyleri en iyi bilendir:


Allah'ın verdiği renge uyun; rengi Allah'ınkinden daha güzel olan kim vardır? "Biz O'na kulluk edenlerdeniz" deyin.


Belki de câhil ve Önyargılı kişilerin bu uygulamanın önündeki en büyük engel olarak gördükleri şey, İslâm'ı kabul etmeyen zımmile-rin/gayr-i müslimlerin durumlarının ne olacağına dair durmadan orta­ya atılan ve zanna dayanan yapay sorulardır. Halbuki bu kişiler gerçe­ği bilmiş olsalardı İslâm şeriatinin uygulanmasının zımmiler için, bu şeriatın uygulanmadığı ve Allah'ın âyetlerinin dışına çıkıldığı bir ha­yattan daha hayırlı olacağını anlarlardı. Çünkü îslâm zımmilere karşı diğer bütün nizamlardan daha merhametlidir. O adalet, hoşgörü ve in­saf dinidir. Bu konuda en ideal örneği vermiş ve en güzel prensipleri getirmiştir.


İslâm öncelikle bütün insanların tek bir kökten geldiklerini ve ara­larında insani kardeşliğin bulunduğunu kabul eder. Kur'an-ı Kerim Ni­sa sûresinin başında şöyle buyurmaktadır:


Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden bir çok kadınlar ve erkekler meydana getiren rabbinize hürmetsizlikten sakının, kendisi adına birbirinizden dilekte bulun­duğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakı­nın. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir.


İslâm hiçbir zorlama olmaksızın inanç özgürlüğünü de kabul eder:


Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrıl­mıştır. (Bakara/256)


Cenab-ı Hak zorlamayı reddederek şöyle buyuruyor:


Sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın? (Yunus/99)


Cenab-ı Hak yine şöyle buyurur:


Dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. (Kehf/29)


Zımmiler, müslümanlar arasında barış içinde kendi dillerini, iba­det şekillerini ve sembollerini muhafaza ederek barış içinde yaşamayı ve müslümanların kendilerini himaye etmeleri ve korumalarına karşı­lık cizye denilen bir vergiyi ödemeyi kabul eden yahudiler ve hnsti-yanlardır.


İslâm zımmilere karşı nasıl davranılacağı konusunda altın değe­rinde bir kural koymuştur, Hz. Peygamber bu kuralı şu şekilde formü­le etmiştir:


Bizim lehimize olan şeyler zımmilerin de lehinedir, bizim aleyhi­mize olan şeyler zımmilerin de aleyhinedir. (Yani bizim sahip ol­duğumuz haklar ve sorumluluklara zımmiler de sahiptir.)


İslâm, adalet ve ihsanını çok geniş tutmuş, müslümanlarla zımmi olan ehl-i kitap arasında güzel bir ilişki kurulması için pek çok şeyi meşru kılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:


Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara he­lâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendileri­ne kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şar­tıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üze­re size helâldir. Kim İslâmi hükümlere inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, âhirette de ziyana uğrayanlardandır. (Maide/5)


Kur'an-ı Kerim, muhkem âyetlerinde dostluk ilişkisinin, müslü­manlarla dinde kendilerine muhalif olanlar arasında bir esas olduğu­nu kabul eder. Bir saldın ve zulüm olmadığı müddetçe bu dostluk de­vam eder. Hatta İslâm, kendi müntesiplerini barışçı zımmilere iyilik yapmaya ve adaletli davranmaya teşvik eder. Kur'an bu konuda şöy­le buyurur:


Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çı­karmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasak­lamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnızca sizin­le din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıka­rılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onları velî edinirse işte zâlimler onlardır. (Mümtehine/8-9)


Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurur:


Kim bir muâhide/zımmiye zulmederse veya ona gücünün üstünde bir sorumluluk yüklerse ben ondan davacıyım.


Hz. Peygamber (s.a) başında bulunduğu İslâm toplumu ile Mısır Kıbtileri arasındaki ilişkiyi en yüksek seviyeye çıkarmış, Mısırlı Kıbti Mâriye ile evlenmiş, Kıbtilere iyilik yapılmasını tavsiye etmiş ve on­larla akraba olduklarını bildirmiştir.


İslâm, kendi müntesiplerini zımmilerle güzel bir diyalog kurmaya ve onlarla medenice tartışmaya yönlendirmiştir Kur'an bu konuda şöyle demektedir:


Onlarla en güzel şekilde tartış.


İslâm zımmilerden cizye denilen az miktar bir vergi alınmasını emrederken müslümanların üzerine daha çok ve daha geniş sorumlu­luklar yüklemiştir. Bununla beraber, kadınları, çocukları, miskinleri, din adamlarını ve özürlüleri cizyeden muaf tutmuştur. Kadınlardan, genç kızlardan, çocuklardan, fakirlerden, ihtiyarlardan, âmâ ve topal­dan, din adamlarından ve akıl hastalarından cizye almamıştır. Hatta İs­lâm onlara fazlasıyla iyilik yapmış ve zımmilerden ihtiyar ve çalışmak­tan aciz olanların ihtiyaçlarını karşılamayı üstlenmiştir. Mesela halife Ömer ibn Abdilaziz, Basra valisi Adiy ibn Erta'ya yazdığı mektupta şöyle demektedir:


Allah Teâlâ İslâm'ı kabul etmeyen, inatçılığı ve apaçık azgınlığı sebebiyle inkarı seçen kimselerden cizye alınmasını emretmiştir. Cizye vergisini onu kaldırabilecek kimselerin (sırtına) koy ve on­ları yeryüzünde istedikleri şekilde yaşamaları için serbest bırak. Çünkü bunda müslümanların yaşantıları ve düşmanlarına karşı kuvvetli olmaları için elverişli bir durum vardır.


Senden önceki zımmilerin durumuna bak, yaşlanan, kuvveti za­yıflayan ve çalışamayacak durumda olanlara müslümanların hazi­nesinden ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bir maaş bağla. Şayet müslümanlardan birisinin yaşlı, kuvvetten düşmüş ve çalışamaya­cak durumda bir kölesi varsa ölünceye ya da hürriyetine kavuşun­caya kadar onu doyurmakla mükelleftir. Bana ulaşan bilgilere gö­re mü'minlerin emiri Ömer ibn el-Hattab kapı kapı dolaşıp dilenen zımmi bir ihtiyara rastlamış ve şöyle söylemiş: "Şayet biz senin gençliğinde senden cizye almış da ihtiyarlığında seni ihmal etmiş­sek sana haksızlık ediyoruz demektir." Sonra Hz. Ömer bu ihtiya­ra hazineden ihtiyacını giderecek bir maaş bağlamıştı.


Cizye, İslâm'a girmedikleri için müslümanlar tarafından zımmi-lere verilen bir ceza değildir. ed-Davetü ile'Uİslâm isimli kitabın sahi­bi müsteşrik Sır Tomas Arnold da buna şahitlik etmektedir. O şöyle söylüyor:


Hrıstiyanlardan bu verginin yani cizyenin alınmasındaki gaye, ba­zı araştırmacıların iddia ettikleri gibi onları, İslâm'ı kabul etme-


melerine karşılık bir cezalandırma değildir. Onlar bu vergiyi dev­letin vatandaşı olmalarının ve müslümanlar tarafından himaye edilmelerinin bir karşılığı olarak öderler. Çünkü aralarındaki din farkı askeri hizmetlerde görev almalarına engeldir.


Hireliler, üzerinde anlaştıkları malı (yani cizyeyi) takdim ettikleri zaman bu cizyeyi kendilerinin müslümanlar veya başkalarının zulmü­ne karşı himaye edilmeleri şartıyla verdiklerini açıkça zikrettiler. Aynı şekilde Halid ibn el-Velid'in Hirelilere komşu bazı şehirlerin halkıyla yaptığı sözleşmede de şu hüküm tescil edildi:


Sizi himaye edersek cizye bizim hakkımızdır. Himaye edemezsek cizye de alınmayacaktır.


Hz. Ömer'in (r.a) halifeliği zamanında vukubulan şu hadiseden, müslümanların bu açık şarta ne ölçüde bağlı kaldıklarını anlamak mümkündür. Bizans imparatoru Herakliyus daha önce kendisine ait yerleri işgal eden müslüman kuvvetleri oralardan uzaklaştırmak için büyük bir ordu hazırladı. Ortaya çıkan yeni durumun bir sonucu olarak müslümanların bütün güçlerini etraflarını çepeçevre kuşatan bir savaş için yoğunlaştırmaları gerekiyordu.


Arabların komutam bu durumu öğrenince Şam bölgesindeki fet­hedilen bütün şehirlerin valilerine bir mektup yazarak bu şehirlerden topladıkları cizyeyi onlara geri iade etmelerini emretti. İnsanlara da şöyle yazmıştı:


Mallarınızı size geri veriyoruz. Çünkü bize ulaşan bilgilere göre üzerimize büyük bir ordu geliyor. Sizi himaye etmemizi bize şart koşmuştunuz. Artık sizi koruyacak gücümüz kalmadı. Bu sebeple sizden aldığımız cizyeyi iade ediyoruz. Biz sizin için o şartın üze­rinde duruyoruz. Allah bize zafer nasib ederse aramızda yazıp ka­rarlaştırdığımız önceki anlaşma yine geçerlidir.


Böylece devletin hazinesinden büyük bir meblağ çıkmış oldu. Hrıstiyanlar müslümanların liderleri için hayır ve bereket duasında bu­lundular ve şöyle dediler:


Allah sizi bizim başımıza tekrar göndersin ve Rumlara karşı size zafer nasibetsin. Şayet başımızda müslümanlar değil de Rumlar olsaydı hiçbir şeyi bize iade etmezlerdi ve elimizde kalan her şe­yimizi de alırlardı.


İmam Ebu Yusuf Kitabu'l-Harac'ta. cizyenin miktarını şöyle açık­lıyor:


Cizye sadece zımmilerin erkeklerinden alınır, kadın ve çocuk­lardan alınmaz. Hali vakti yerinde olanlardan 48 dirhem, orta hallilerden 24 dirhem, rençberlik, amelelik gibi işerde çalışan kimselerden 12 dirhem cizye alınır. Cizye onlardan her sene içinde (bir defa) alınır. Cizye mükellefleri hayvan ve emtia gibi bir mal getirirlerse kabul olunur. Ancak kıymeti hesap edilmek suretiyle alınır. Cizye karşılığı olarak ölü hayvan, domuz ve şa­rap alınmaz.


Bu demektir ki İslâm herkesin takati Ölçüsünde cizye talep eder, onun nakit veya eşya olarak verilmesini kabul eder. Hz. Ömer (r.a) şöyle der:


Kimin cizye ödemeye gücü yetmiyorsa onu hafifletin. Kim ödemekten aciz kalırsa ona yardım edin. Biz onlardan (gerekirse) bir iki sene (cizye) istemeyebiliriz.


İslâm devleti, zirâi mahsuller olgunlaşıp zımmilerin zorlanmadan cizyeyi ödeyebilmeleri için pek çok defa cizyenin tahsil zamanını erte-lemiştir. Ebu Ubeyde bu tecilin hikmetini şöyle izah eder: "Mahsulden alınacak cizyenin tecil edilişinin sebebi zımmilere karşı gösterilen bir nezakettir."


Hatta Halife Hz. Ömer, Tağlib Hrıstiyanlarının bunu cizye diye isimlendirilmeksizin ödemelerini dahi kabul etmiştir. Onların bu öde­dikleri vergiyi sadaka/zekat diye isimlendirmelerini dahi kabul etmiş­tir. Bu sebeple tarihçiler onların şu sözünü rivayet ederler: Hz. Ömer, bir Hrıstiyan-Arab kabilesi olan Beni Tağlib'in sadakalarını beytü'l-male dahil etmeden kendi fakirlerine tahsis etmiştir.


Tarihi kaynaklarda şöyle anlatılır: Numan, Hz. Ömer'le konuşur


ve ona şöyle der: "Ey mü'minlerin emiri! Şüphesiz Beni Tağlib bir Arab kavmidir. Cizye vermek onların onuruna dokunuyor. Malları mülkleri bulunmayıp sadece hayvancılık ve rençberlikle uğraşırlar. Onlar aynı zamanda düşmana hudut bulunuyorlar. Onlarla kendi düş­manına yardım etme!" Bunu üzerine Hz. Ömer, verecekleri zekatın miktarını artırmaları şartıyla onlarla anlaşma yaptı.


Günümüzde o günkü şartların pek çoğunun değiştiğini söylemek mümkündür. Bütün vatandaşlar vatanı korumada ve vergi ödemede or­tak bir sorumluluğa sahiptirler. Bu değişikliğin ışığında bu konunun pek çok yönünü halletmek mümkündür.

Sözün özü şudur: İslâm şeriatının uygulanması zımmiler için de bir güvencedir. Çünkü onun gölgesi altında zımmiler de adalet, hoşgö­rü, iyilik ve insaftan yeterince nasiplerini almış olacaklardır .   







Bu Bölümdeki Diğer Sorular için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷


📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
                   Öğrencilerimize önemli hatırlatma;

اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

 بسم الله الرحمان الرحيم

 الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين

Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha sığınırız,kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi  efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
                 S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks
الامام سيد محمد الهاشمي
Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.


  • اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

     بسم الله الرحمان الرحيم

  • يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

    Ya eyyuhallezine amenu ediullahe ve ediur resule ve ulil emri minküm, fe in tenaza'tum fi şey'in fe rudduhu ilallahi ver resuli in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahir. Zalike hayrun ve ahsenu te'vila.

  • Nisa﴾59﴿
     Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir.


  • Tevhid
  • Kur'an
  • Sorularla İslam-19.Bölüm
  • Sorularla İslam-Bölümler
  • ☝📖 المحمية 📖☝

S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks-الامام سيد محمد الهاشمي -Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar

Soru: Bazı müsteşrikler İslâm'ın zımmilere zulmettiğini iddia ediyorlar. Bu doğru mudur? Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.