☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

SORU: Bazı kimseler, Kur'an kıssalarının hayali olduğunu, tarihi gerçeklerle uyuşmadığını, Tevrat ve İncil'deki rivayetlerden farklı olduğunu söylüyorlar. Sizin bu konudaki fikriniz nedir?

Sorularla islamiyet-14->CEVAP: Bu habis düşünce Arab toplumunda ortaya çıkmadı ve İs­lâm ülkelerinde kökleşmedi. Bu konudaki kötülüklerin başlangıcı Fı-ransız yazarlara dayanır. Onlar, Kur'an'm Hz. Peygamber tarafından telif edildiğini ve tarihi gerçeklere uymayan bir takım haberleri topla­dığını iddia ettiler. Fıransız yazarlar bunları söyerken biz onların İs­lâm'a ve Kur'an'a inanmadıklarını bildiğimiz için bu iddiaları pek cid­diye almadık. Halbuki onlar bir sömürgeci ve uzun bir süre İslâm top­raklarını işgal altında tutmaya çalışmış bir millet olarak kendi çıkarla­rı açısından bu Kitabın ne kadar tehlikeli olduğunu çok iyi hissediyor ve hatta şöyle diyorlardı: "Bu kitap mevcut olduğu sürece ve müslü-manlar her gün defalarca yüzlerini hep birlikte Kabe'ye çevirdikleri sü­rece biz müslümanlara tam olarak hâkim olamayız," Konunun temel gerçeği budur. Sonra bizim içimizden çıkıp edebiyata dinden ve fıkıh­tan daha fazla önem veren bir grubun bu Fransız yazarların peşinden gitmeyi tercih ettiklerini ve onların etkisi altında kaldıklarını da göz önünde bulundurmamız gerekir. Bunlar şu düşünceyi yaymaya çahşla-maktadırlar: Kur'an kıssaları tarihi hakikatleri değil tasvir sanatını na-zar-ı itibara alır. Bu sebeble zaman zaman, hatta genellikle hayallere meyleder, rumuzlara ve işaretlere başvurur. Çünkü onların iddiasına göre Kur'an kıs s alarmdaki esas gaye, bol miktarda edebi unsuru bir araya getirmektir.


Bu düşüncenin -ülkemizde daha çıkar çıkmaz aksini isbat eden-ilim adamlan tarafından çürütülmesi Allah'ın İslâm âlemine bir lütfu-dur. Bu iddiayı çürütmek ve asılsızlığını ortaya koymak için mücadele eden ilim adamlarının başında üniversite mensupları ve üniversite pro­fesörlerinin olması ise Allah'ın bize başka bir lütfudur. Kur'an-ı Kerim kıssalarının savunulması sadece Ezher uleması tarafından yapılmış ol­saydı, konuyla ilgili zan ve şüpheye kapılanların bu şüpheleri ve kötü zanları tamamen ortadan kalkmış olmazdı. Fakat bu iddialar üniversi­tenin çeşitli edebiyat ve bilim dallarının başkanları ve hocaları tarafın­dan da reddedilince bu durum, Kur'an kıssalarının tarihen sabit ve ger­çek olaylar olduğu şeklindeki İslâmî bakış açısının kesin ve şüphe gö­türmez bir isbatı olmuştur.


Bu grubun sarıldığı şüphe, yukarda da zikrettiğimiz gibi Fransız yazarlarının meylettiği bozuk bir görüştür. Bunlar ayrıca Muhammed Abduh ve Reşid Rıza'nın el-Menar isimli tefsirinde geçen bazı ibarele­re de yapışırlar. Muhammed Abduh'un bu meseleden söz ederken ken­disine ulaşan herhangi bir görüşü onaylamadığını ortaya koyabilme­miz için Menafin çeşitli yerlerinde bu konunun tefsiri hakkında yazı­lan şeyleri gözden geçirmemiz gerekir. Muhammed Abduh örnek ola­rak ele aldığı bazı Kur'an kıssalarını tefsir ederken hem öncekilerin, hem de sonradakilerin yöntemini arzetmiş ve tarihi olaylardan hiç söz etmemiştir. Sonra öncekilerin görüşünü ve bu kıssalar konusundaki yöntemi ortaya koyduğunu görüyoruz ki bu görüş bilginlerin ve müs-lümanların üzerinde birleştikleri bir görüştür. Ardından da sonrakilerin görüşünü zikreder. İginçtir, Muhammed Abduh Menar Tefsirinin ikin­ci cildinde gözümüze çarpan şu ifadeleri kullanır:


Tarih kitaplarında geçen bilgiler bu kıssalardan bazılarına aykırı olduğu zaman bizim, Allah'ın Peygamberine vahyettiği şeylerin ve mütevatir olarak bize nakledilen bilgilerin kesin olarak doğru olduğundan emin olmamız gerekir. Allah'ın verdiği haberler doğ­rudur ve bu haberlere aykırı olanlar ise batıldır ve bunları nakle­denler ya yanılmışlar veya yalan söylemişlerdir. Bunlar sebebiyle Kur'an'dan şüphe edemeyiz ve bunlara cevap vermekle de mükel­lef değiliz. Çünkü İslâm'dan önceki tarihe ait izler çok siliktir ve bu dönem çok karanlıktır. O döneme ait tarihi şahsiyetler hakkın­da tam bir bir bilgi edinebilmek için güvenilir hiç bir rivayet yok­tur. Bu bilgilerin hiç birisi de mütevatir değildir. Kur'an'ın nüzu-lündan sonra âlem bir halden başka bir hale intikal etmiştir. İnsan­lık için yeni bir tarih başlamıştır. Eğer bir tarih yazılacaksa bunun Kur'an'ın ışığında yeniden yazılması gerekir.


Menar Tefsirinde üstadın (Muhammed Abduh'un) söyledikleri bu şekildedir. Sonra onun öğrencisi ve fikirlerinin yayıcısı Reşid Rıza gel­miş, aynı cüzde ve üstadın sözünden bir sayfa sonra bu fikrin peşine ta­kılmış ve şöyle demiştir:


Kısacası, Kur'an-ı Kerim'deki geçmiş ümmetlere ait kıssalar son derece hikmetlidir. Cahil ve kültürsüz bir toplum içinde yetişmiş,


okuması yazması olmayan Muhammed'in ne kendi asrındaki ne de daha önceki asırlardaki filozofların ulaşamadıkları bir hikmet seviyesine kendi düşüncesiyle ulaşması mümkün değildir. Fakat bu, Allah'ın kullarına bir hidayetidir ve bu hikmeti de kullarının en temizi olan Hz. Muhammed'e (s.a) vahiy yoluyla ulaştırmıştır. Al­lah bizi hidayete eriştirmiş olmasaydı biz hidayete ulaşamazdık. Âyet-i kerime gayet açık olduğuna ve gidilecek yol belli olduğu­na göre, bu kıssalar hakkında geçmiş rivayetlere iltifat etmeme­miz ve merhum üstadın da dediği gibi bu rivayetlerin Kur'an'a ay­kırı olmalarını da, ortadan kaldırmak mecburiyetinde olduğumuz bir şüphe olarak görmemiz gerekir.


Menar Tefsiri daha sonra şüphecilerin dayanakları olan bir kıssanın Kur'an'daki anlatılan şekliyle Tevrat veya İncil'de anlatılan şekli arasın­daki farklılığa temas eder. Gerçekten de kıssanın bazı bölümlerinde ya da ayrıntılarında her üç kitapta da farklı bilgiler vardır. Ancak biz bu şüpheyi Kur'an-ı Kerim açısından şöyle reddederiz: Kur'an-ı Kerim, bir ibret ve irşat, inanç ve şeriat kitabı olduğu için kıssanın ayrıntılarını anlatmayı gerekli görmemiştir. O, bir kıssayı anlatırken Allah'ın hikmet ve ilmi gereği o kıssanın sadece ibret, öğüt ve duyguların hareketine sebeb olacak yönünü ve geçmiş ümmetlerin başına gelen musibetlerin benzerlerine sebeb olacak şeylerden sakındırmayı tercih etmiştir.


Daha sonra Menar Tefsiri çok güzel bir noktaya temas eder ve şöyle der:


Allah tarafından indirilmiş olan Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil'in asıllarının bozulduğunu bize haber vermektedir. O halde biz, Tev­rat ve İncil'in tahrif edildiklerini bizzat Kur'an'dan öğrendikten sonra nasıl olur da Kur'an'da geçen bir haber hakkında onların ha­kemliğine baş vurabiliriz. Artık biz, bir şeyin Kur'an hakkında hü­küm vermesini istediğimiz zaman bunun Kur'an'nın kabul ettiği ve onayladığı bir şey olmasını istememiz adalet ve insafın bir ge­reğidir, demek hakkına sahibiz.


Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil'in tahrif edildiğine hükmetmiştir. O halde bir araştırma yaparken Kur'an'daki kıssa ile Tevrat ve İncil'deki kıssa arasında farklılık var dememiz (ve bunu Kur'an için bir tenkit sebebi yapmamız) insafla bağdaşmaz. Çünkü Kur'an-ı Kerim zaten baştan Tevrat ve İncil'in tahrif edildiğini, bu iki kita­bın içinden bazı şeylerin çıkartıldığını, değiştirildiğini, ilave ve eksiltmeler yapıdığını söylemiştir.


Menar Tefsiri daha sonra da şu açıklamayı yapar:


Tamamı Kitab-ı Mukaddes diye isimlendirilen Ahd-i Atik ve And-i Cedit, kıssalarının bazıları birbiriyle çelişkili olduğu halde Kur'an (yine de) bunların Allah tarafından vahyedildiğine şahitlik ediyor, denillirse biz de deriz ki; evvela bu kitapların mütevatir ve kesintisiz senetleri yoktur. İkincisi, Kur'an-ı Kerim Allah Te­âlâ'nın Tevrat'ı Musa'ya (a.s) bir şeriat kitabı olarak verdiğini ve Musa'nın peşinden gidenlerin bu şeriatın bir kısmını muhafaza ederken bir kısmını unuttuklarını ve kendilerinin nasibi olan kita­bı tahrif ettiklerini kesin bir şekilde belirtmiştir. Aynı şekilde Kur'an Allah Teâlâ'nın İncil'i de bir müjde ve Öğüt kitabı olarak Hz. İsa'ya (a.s) verdiğini belirtmiş ve onun peşinden gidenler hak­kında -Yahudiler hakkında söylediği gibi- "kendilerine hatırla­tanların Önemli bir bölümünü unttular" demiştir. O halde bunların şüphe ve iftiralarında dayandıkları esas, araştırma mantığına da terstir, adelet ve insaf ölçülerine de aykırıdır. Çünkü bu esas iki şüphenin üzerine kuruludur: Birincisi: Fransız yazarlarının iftira­larıdır ki bunların zaten Kur'an'a karşı bir kin ve düşmanlıkları vardır. İkinci şüphe ise üstad Muhammed Abduh'un sözlerinin sa­tır aralarında geçen ifadeleridir ki Üstad Abduh'un son söz olarak Kur'an kıssalarının seksiz şüphesiz hakikatler olduğunu söyledi­ğini biliyoruz.


Bütün bunlardan sonra şimdi gelelim Kur'an-ı Kerim'de ve Kur'an-ı Kerim kıssalarıda geçen tarihi şahsiyetlere... Bunların içinde Adem, Nuh, Musa, İsa ve Muhammed'i görüyoruz. Kur'an'a iftira edenler ister İsevilerden olsun isterse Musevilerden olsun, İsa'ya ve Musa'ya bağlılıkta sadakat göstermeseler bile, mesela İseviler Kur'an hakkında böyle bir iftirada bulundukları zaman Hz. İsa'nın şahsiyeti hakkında acaba ne diyecekler?.. Bu bir hayali şahsiyet mi diyecekler?.. Eğer böyle bir şey söylerlerse o zaman kendi inanç ve akidelerinin de hayal ve uydurmadan iba­ret olduğunu söylemiş olacaklar. Museviler veya Musa'ya münte-sip olanlar da Musa'nın şahsiyeti ve Kur'an'daki onunla ilgili ha­berlerin hayali olduğuna hükmederlerse o zaman Musa da -onla­rın iddiasına göre- hikaye sanatının uydurduğu hayali bir şahsiyet olacak. Böyle bir durumda bu tarihi mirasın tamamı ve Kur'an'm tasvir ettiği bu dini şahsiyetlerin hepsi töhmet altında kalmış ola­caktır. Sonra gelelim Hz. Muhammed'in şahsiyetine: Onun tarihî bir şahsiyet olduğu mütevatir rivayetlerle sabittir. Tarihin kahra­manları arasında, sözleri, fiilleri, davranışları, hareketleri, duruşu, uyuyuşu ve uyanıklığı, öfkesi ve hoşnutluğu, yolculuğu ve ikame­ti, kendisiyle ilgili herşey hatta şekli, şemali, boyu poşu, yemesi, içmesi ve gülümsemesi bile tesbit edilmiş olup onun kadar bilinen başka bir şahsiyet bulmamız mümkün değildir. Kur'an'a dönelim; onun da Hz. Muhammed'le ilgili anlattığı kıssalar vardır. Bunlar da mı hayal mahsûlüdür? Mesela Tevbe sûresinde Cenab-ı Hak şöyle buyurur:


Eğer siz ona yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yar­dım etmiştir: Hani kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebubekir ile birlikte) Mekke'den çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arka­daşına: "Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir" diyordu. Bunun üzerine Allah da ona güven vermiş ve görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş, inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir. (Tevbe/40)


Peşpeşe devam eden bu haberler ayrıntılarıyla birlikte gerçek bir tarihin varlığını teyit edip doğrulamaktadır. Bu haberlerin içinde hayal mahsulü, asılsız veya sanat gayesiyle söylenmiş hiç bir şey yoktur. Sonra kıssa ve Kur'an-ı Kerim'de geçen kasas kelimesinin kök manasına bakalım. Bu kelimenin Kur'an'daki anlamına müra­caat etmeden önce sözlükteki anlamı üzerinde duralım: Haberi, cereyan ettiği şekle tam uygun bir şekilde anlattı anlamında "ye-kussu fülanün" denilir. Bu kelimenin kökünde bir mutakabat, bir uygunluk, başında veya sonunda ilavesizlik ve noksansızhk anlamı vardır. Kur'an-ı Kerim de bu kıssa kelimesini kullanırken onun sözlükteki kök anlamını esas almış ve bundan ayrılmamıştır. Âyet-i kerimelerde de hep buna işaret edilmiştir:


Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek (olaylar)dır. (Al-i İmran/62)


Biz onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. (Kehf/13)


Ve onlara (olup bitenleri) tam bir ilimle mutlaka anlatacağız. Biz onlardan uzak değiliz. (A*raf/7)


Hüküm ancak Allah'ındır. O, hükmedenlerin en iyisi olarak gerçe­ği anlatır. (En'am/57)


Uydurulan şeylere "en güzel kıssalar" denilemez. Edebiyatçıların kendileri bile en güzel ve mükemmel hikayelerin gerçek hayattan alınan ve hikayenin temel unsurlarını ihtiva eden hikayeler oldu­ğunu ifade etmişlerdir. Allah Teâlâ: "Ey Muhammed! Biz bu Kur'an'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz" (Yu­suf/3) derken, "biz senin için tarihten ve geçmiş ümmetlerden kıs­salar anlatırken ibret ve öğüt unsurlarını ihtiva edenlerini ve aynı zamanda gerçeğe ve tarihe mutabık olanlarını seçiyoruz" demek istemektedir.


Kur'an-ı Kerim Musa ve Şuayb'dan söz ederken şöyle buyururur:


Musa Şuayb'ın yanına gelip, başından geçeni anlatınca o "Kork­ma! Artık o zalim milletten kurtuldun" dedi. (Kassas/25)


Musa (a.s), Şuayb'ın (a.s) yanına geldiği zaman ona başından ge­çenleri olduğu gibi anlattı. Eğer olayı tahrif ederek anlatmış olsay­dı Şuayb ona acıyıp da "korkma" demezdi. Şuayb'ın ona demesin­den Musa'nın başından geçenleri olduğu gibi anlattığını ve Şu­ayb'ın takdir ve ikramını bu yüzden kazandığını anlıyoruz.


Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:


Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan ki­mini sana anlattık, kimini anlatmadık. (Gâfir/78)


Allah Teâlâ bu peygamberlerin haberlerini anlatmıştır. Bunlar akaitle, ahkâm ve şeriatlerle, ölçü ve tartıyle, zenginler ve fakirler arasındaki adaletle ve insanlar arasındaki ilişkilerin düzenlenme­siyle ilgili kıssalardır. Bunların hayal mahsulü ve uydurma olma­ları ihtimali yoktur. Bu kıssaların hepsinde hak ve adaletin bulun­ması gerekir.


Kur'an'daki kıssaların tarihi hakikatler değil, tasvir sanatına dair işaretler ve hayali şeyler olduğu iftirasını, Kur'an'ın nüzulü esna­sındaki müşrikler ve ilk dönemlerdeki İslâm düşmanları, Kur'an'ın Öncekilere ait masallar olduğunu iddia ederlerken söy­lemişlerdi. Kur'an-ı Kerim onlar hakkında şöyle buyurur:


Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan laf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecaviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "öncekilerin masalları!" der. (Kalem/10-15)


O halde Kur'an'ın bizzat kendisi müşriklerin bu asılsız iddiaları ortaya attıklarını zikrediyor ve bu iddiayı çürüterek, biz eskilerin masallarını değil, sadece gerçekleri anlatıyoruz, diyor. Madem ki Kur'an-ı Kerim, anlattığı kıssaların hak ve gerçek olduğunu söy­lüyor ve madem ki sözlerin en doğrusu Allah'ın sözüdür, o halde Kur'an kıssalarının hayal ve uydurma olduğunu veya gerçeğe ve olaylara mutabık olmadığını iddia eden herkes, gerçek kıssalar lattığını söyleyen Kur'an'ın ibaresine ters düşmüş ve ona k gelmiş olmaktadır. Allah gerçeği söyler ve gidilecek yolu gösterir Allah Teâlâ en iyi bilendir.

Bu Bölümdeki(14) Diğer Sorular için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷
  • Tevhid
  • Kur'an
  • Sorularla İslam-14.Bölüm
  • Sorularla İslam-Bölümler
  • ☝📖 المحمية 📖☝


https://www.muhammediyye.org/

📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

                   Öğrencilerimize önemli hatırlatma;


اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

 بسم الله الرحمان الرحيم

 الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين

Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi  efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.

Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.

   📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖

             S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks

الامام سيد محمد الهاشمي

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷




SORU: Bazı kimseler, Kur'an kıssalarının hayali olduğunu, tarihi gerçeklerle uyuşmadığını, Tevrat ve İncil'deki rivayetlerden farklı olduğunu söylüyorlar. Sizin bu konudaki fikriniz nedir? Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.