☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

SORU: Kur'an'ın bilimsel verilere göre tefsiri konusunda görüşü­nüz nedir? Bazı çağdaş müfessirlerin Kur'an'ın ibarelerinden bilimsel anlam çıkarmak için yöneldikleri garip yorumlar hakkında ne düşünü­yorsunuz?

Sorularla islamiyet-14->CEVAP: Celâluddin es-Suyûti'nin el-îîkanfi Ulûmi'l-Kur'an isimli eserine müracat ettiğimiz zaman bu müellifin, Kur'an'daki anlaşılması zor, garip kelimelerden söz ettiğini ve Kur'an'da tefsirine ihtiyaç duyu­lan kelimeleri zikrettiğini, sonra da bu ümmetin büyük âlimi Abdullah ibn Abbas'tan, Kur'an'daki bütün garip kelimeleri tefsirleri ve Arab şi-irindeki örnekleriyle birlikte rivayet ettiğini görürüz.


Bu, İslâm'ın ilk devirlerinde kendilerine Kur'an inen insanların, bu Kitab'ın indiği lisanın ışığında onu anladıklarını gösteren bir delildir. Allah Teâlâ onu apaçık bir Arabça ile indirdiğini Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde ifade etmektedir. Kur'an-ı Kerim, kendisinin sadece Arab­ça olduğunu ifade etmekle yetinmemiş, indiği lisanın -ki bu lisan Arab-çadır- lafızlarının anlamları ışığında onun anlaşılması gerektiğini vur­gulamak için buna beyanı da ilave etmiştir. Bunun içindir ki İslâm'ın ilk devirlerinde müslümanlar Kur'an'm indiği lisanın kelimelerinin yani Arabça kelimelerin manalarını anlamak suretiyle bu yüce Kur'an'ı da anlıyorlardı. O halde bizim de ister bilimsel tefsir çalışması yapalım, is­terse içtimâi tefsir çalışması yapalım Kur'an'ı tefsir ederken hiç bir za­man göz ardı etmememiz ve bunun ışığında yürümemiz gerekir.


Kur'an'm temel görevi onun bir akide ve şeriat kitabı olmasıdır. O, inanç ve ilahiyat konulanndan, peygamberlere ait haberlerden, mu­amelattan, ibadetlerden, kişiler arası ilişkilerden, aile düzeninden, dev­letler arası ilişkilerden, savaş ve barış durumlarından ve daha başka in­sani konulardan söz eder.


Fakat Kur'an bütün bunların ötesinde pek çok bilmsel gerçeğe, varlığın sırlarına ve Allah'ın tabiata yerleştirdiği kanunlarına kısa, öz, mucizevi ve beliğ bir şekilde işaret eden çok sayıda âyeti de ihtiva eder. Bu gerçeklere işaret eden âyetlerin kısa, öz ve genel olma özel­liklerini taşıdığını, analiz ve ayrıntıya girmediğini veya işaret ettiği ko­nunun bölümlerine temas etmediğini görürüz.


Biz onu parmak uçlarına varıncaya kadar yeniden yapmaya kadi­riz. (Kıyamet/4)


Bu ayette parmak uçlarındaki çizgilere işaret eder. Biz rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik. Bu ayette ise bitkilerdeki döllenme olayına işaret eder. Allah Teâlâ başka bir âyette şöyle buyuruyor:


Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri gün gelecek bir ateşe sokaca­ğız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini baş­ka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! (Nisa/56)


Bir diğer âyette de şöyle buyurur:


Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse onun göğe yükseliyormuş gibi kalbini iyice daraltır. (En'am/125)


Kur'an-ı Kerim'deki bu ve benzeri âyetler yakın veya uzak gele­cekte ortaya çıkacak bir takım bilimsel hakikatlere veya tabiat konula­rına işaret eder.


Birinci âyet, her insanın parmak uçlarındaki çizgilerin diğer insan-larınkinden farklı olduğuna işaret eder. İkinci âyet, rüzgarların bitkiler arasındaki döllenmeyi gerçekleştirmekle de görevli olduklarına işaret eder. Üçüncü âyet'in işaret ettiği bilimsel hakikat ise elem ve acıların sadece deride hissedildiği gerçeğidir. Çünkü duyu sinirleri ve merkez­leri deride bulunur. Bu sebeble dağlama esnasında deri açılıp da kemi­ğe ulaşılmış olsa kemik bu acıyı hissetmez. Dördüncü âyette ise atmos­ferin yüksek tabakalarında oksijenin azlığı sebebiyle insanın solunum güçlüğü çekeceğine işaret edilir. Bilimsel araştırma yapanlar bu gerçek­lere Kur'an'm nüzulünden ancak yüzlerce yıl sonra ulaşabilmişlerdir.


Şüphesiz bu âyetlerde bir takım bilimsel hakikatlere son derece veciz ve derin işaretler vardır. Yalnız burada bilimsel gerçekle bilimsel nazariye arasında fark vardır. Bilimsel nazariyeyi, bir ceninin henüz kan veya et parçası halindeki ibtidai durumuna benzetmek benim ho­şuma gider. Çünkü böyle bir cenin aradan aylar geçtikten sonra teka­mül edip gelişerek bir çocuk halinde dünyaya gelmeye de müsaittir, te­kamülünü tamamlamadan ve şekillenmeden düşmeye de müsaittir. Bilimsel nazariye de tekamül etmeden önceki bu cenin gibidir. Bozulur veya düşerse bilimsel hakikat mertebesine ulaşmaz. Fakat tekamülünü tamamlar, oluşum safhalarını geçirir, olgunlaşır ve bir çocuk halinde insanların karşısına çıkarsa işte o zaman bilimsel bir hakikat haline gelmiş olur.


Kur'an-ı Kerim, başlangıçta bizim ölçülerimize göre nazariye durumunda olan sırlara ait durumlarını ortaya çıkarmamız için bizi varlık hakkında araştırmalar yapmaya yönlendiriyor. Sonra bu nazari­yeler, yapılan sürekli araştırmalarla gelişir ve nihayet bilimsel hakikat mertebesine ulaşır. Bir nazariye bilimsel hakikat mertebesine ulaştığı zaman, kesinleşmiş bu hakikatle, ilim ve hikmet sahibi yüce Allah'ın katından indirilen Kur'an'm ifadeleri arasında hiç bir çelişkinin olma­dığını artık açıkça anlamış oluruz. Mesela bir âyet-i kerimede şöyle buyurulur:


Ey insan ve cin topluluğu! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geç­meye gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah'ın verdiği bir güç ol­maksızın geçemezsiniz ki! (Rahman/33)


Şimdi bazı araştırmacılar bu âyet-i kerimeyle, dünyanın çevresin­den çıkıp atmosferde veya gökyüzünde bir yörüngeye yerleştirilen fü­zeye ve uzay çalışmalarına işaret edildiğinin anlaşılabileceğini söyle­yebilirler. Fakat bizim böyle bir kanaate ve hükme varmadan ve âyet-i kerimeden böyle bir şeyin anlaşılabilceğini söylemeden önce, âyet-i kerimenin bağlamını, hitabın nevini ve maksadını, yani teşvik maksa­dıyla mı yoksa bir meydan okuma maksadıyla mı indiğini anlamamız gerekir. Sonra bu hitap kime yöneliktir? Sadece insanlara mı, yoksa hem insanlara hem cinlere mi? Sadece dünyanın çevresinden ve hudu­dundan mı, yoksa bizim bildiğimiz çevrelerin ve bölgelerin dışında başka bölgeler ve çevrelerden mi bahsediyor?


Ayet-i kerimede geçen aktar nedir? Bu çevre ve bölgeler sadece arzla mı ilgildir, yoksa hem arz hem de göklerin çevresiyle mi ilgUdir?


Kur'an-ı Kerim bir âyette: "Göklerin ve yerin çevresini aşıp geç­meye gücünüz yetiyorsa.." diyor, "yerin ve göklerin çevresini" veya "göğün ve yerin çevresini" demiyor. Arzın çevresinin dışında arzla ilgili başka çevrelerin ve arzdan daha çok göklerle ilgili başka çevrele­rin de olduğunu bize bildirmek için "göklerin ve yerin çevresini" ifa­desini kullanıyor. Kur'an-ı Kerim'in varlığından bizi haberdar ettiği ve herhangi bir sayıyla sınırlamadığı bu sayısız çevreler ve bölgele­rin bizi, bu âyet-i kerimeyle "uzay gemisinin" kastedildiği iddiası hakkında dikkatli olmaya ve bu noktaya takılıp kalmamaya sevket-mesi gerekir. Sonra bu âyet-i kerime meydan okuma maksadıyle gel­miştir. Sanki şöyle demektedir: Ey cin ve insan topluluğu! Siz Al­lah'ın mülkü içerisinde mahsur durumdasınız. İçinde mahkum ve mecbur olduğunuz bu nizamın dışına çıkamazsınız. Varsa bir gücü­nüz, onu bana gösterin!


"Allah'ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz" diyerek bunu, gerçekleşmesi mümkün olan bir şarta bağlamıştır, denilebilir. (Yani Allah bir güç verdiği zaman arzın ve göklerin çevresini aşıp geçebil­menin mümkün olduğu söylenebilir). Nitekim âyetteki sultan kelime­sini bazıian ilim veya Allah'ın kullarına verdiği ve henüz kendilerine ulaşmayan başka güçler diye tefsir edenler olmuştur. Bu âyet-i kerime "Allah'ın görünmesi" konusundaki başka bir âyet-i kerimeyle de irti-batlanabilir; söz konusu âyette Allah Teâlâ Hz. Musa'ya hitaben şöyle buyurur:


Musa: "Rabbim! Bana kendini göster, sana bakayım" dedi. Allah: "Sen beni göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabi-lirse sen de beni göreceksin" buyurdu. (A'raf/142)


Bir grup bilgin dedi ki: Allah'ı görmek mümkündür. Çünkü Allah Teâlâ, kendisinin görülmesini dağın yerinde durmasına bağlamıştır. Her ne kadar paramparça olup yerinde fiilen kalmamışsa da vukuu mümkün olan bir şeydir. Fakat Allah'ın görünmesiyle ilgili bu âyetin nasıl anlaşılacağı konusunda tartışma vardır: Allah bu dünyada mı, yoksa sadece öbür dünyada mı görülecektir? Allah Teâlâ'yı normal be­şer gücüyle mi göreceğiz, yoksa şu andaki şeklimiz değiştikten sonra mı göreceğiz?.. Bu meselelerde görüş birliği yoktur. Bütün bunların ötesinde Allah Teâlâ "Şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin" derken bunu Hz. Musa'ya meydan okumak maksa­dıyla söylememiştir.


Ben bunları söylerken bu âyet-i kerimedeki sultan kelimesinin fü­ze olarak anlaşılmayacağını söylemek istemiyorum. Fakat ben bu âyetin sadece bu anlama geldiğinin söylenmemesi gerektiğini ifade et­mek istiyorum. Bu âyet bu manaya da işaret ediyor veya bu âyet insan­ları araştırma ve incelemeye teşvik etmenin bir örneğini veriyor, deni­lebilir ki böyle bir araştırma aynı zamanda bizim şu âyeti daha iyi an­lamamızı da gerçekleştirmiş olacaktır:


O'nun hak olduğu ortaya çıkıncaya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünya da hem de kendi içlerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi? (Fussilet/53)


Gerçek şu ki Kur'an tefsiri iki tehlikeli merhaleden geçmektedir. Bizim her ikisine karşı da dikkatli olmamız gerekir. Birinci merhalenin tarihi eskilere dayanır. Bu eğilimdeki bazı bilginler ve müfessirler Kur'an'la bilim arasına kalın bir perde çekiyorlardı. Ve bilim ne söyle­se, onlar hemen Kur'an'ın bununla hiç bir ilgisi olmadığını söylüyor­lardı. Öte yandan Kur'an'ın bilimsel verilere göre tefsir edilmesi yö­nünde bir eğilim belirdiği zaman da bu konuda çok dikkatsiz davranı­yor, hatta aşırı gidiyor ve zorlamalara baş vuruyoruz. O halde Kur'an tefsiri konusunda bir takım bilimsel çıkarsamalara (istidlale) ve naza­riyelere dayanarak gereksiz zorlamalardan ve aşırılıklardan uzak dur­mamız gerekir. Ancak bilimsel bir hakikat söz konusu olduğu zaman Kur'an'ın onunla tam bir ittifak halinde olduğunu göreceğiz. Çünkü Allah Teâlâ en doğruyu söyleyendir.


Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır? (Nisa/122)

Bu Bölümdeki(14) Diğer Sorular için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷
  • Tevhid
  • Kur'an
  • Sorularla İslam-14.Bölüm
  • Sorularla İslam-Bölümler
  • ☝📖 المحمية 📖☝


https://www.muhammediyye.org/

📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

                   Öğrencilerimize önemli hatırlatma;


اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

 بسم الله الرحمان الرحيم

 الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين

Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi  efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.

Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.

   📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖

             S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks

الامام سيد محمد الهاشمي

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷




SORU: Kur'an'ın bilimsel verilere göre tefsiri konusunda görüşü­nüz nedir? Bazı çağdaş müfessirlerin Kur'an'ın ibarelerinden bilimsel anlam çıkarmak için yöneldikleri garip yorumlar hakkında ne düşünü­yorsunuz? Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.