☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

SORU: Kur'an'ın devamlı hadislerle ve eserle tefsiri şartmıdır? Tefsirde aklı, reyi ve tevili kullanmayı engelleyen bir şey varmıdır?

Sorularla islamiyet-14->CEVAP: Sünneti araştıran bir kimse kesin olarak bilir ki Rasûlullah (s.a) Kur'an âyetlerinin tamamını tefsir etmemiştir. Ancak o, Kur'an'ı beyan etme görevini ifa etmiştir. Beyan, sadece sözlü beyandan ibaret değildir. Beyan hem sözlü olur, hem de ameli (uygulamalı) olur. Kur'an'ın ameli yönden beyanının Rasûlullah (s.a) zamanında daha çok ve daha gerekli olacağı gayet açıktır. Çünkü o devirdeki insanlar dili çok iyi biliyorlardı, zeki ve anlayışlı idiler, Rasûlullah'ın onların arasında bulunmuş olması dini hakikatleri, seri hükümleri ve akideleri anlamada en büyük yardımcı idi.


İmam es-Sûyûti'nin Tercümani'l Kur'an ismini verdiği bir kitabın­da on bin hadis topladığı, sonra bu kitabı yazmaktan vazgeçtiği ve onu ed'Dürrul-Mensûr fi'î-Tefsiri bi'l-Me'sur isimli bir eserinde özetlediği söylenmektedir. Bu söz, araştırılması gereken bir sözdür. Çünkü bura­da sözü edilen on bin hadis, hem Rasûlullah'ın (s.a), hem de sahabile-rin sözlerinden oluşmuştur. Sahabilerin sözlerinin Peygamberin Kur'an ile ilgili tefsiri olduğunu söyleyemeyiz, ancak bir kimse belki şunu söyleyebilir: Rey ile, yani akıl ile tefsir edilemeyecek konularda­ki sahabe sözleri merfu hükmündedir, çünkü akıl ile tefsir edilemeye­cek bir konuda bir şahabının kendiliğinden bir şey söylemesi düşünülemez (yani o bu söylediği şeyi Hz. Peygamber'den duymamış olsaydı söylemezdi).


Kur'an'ın sünnete uygun bir şekilde rey/akıl ile de tefsir edilebile­ceğini göreceğiz.


Bir de şöyle bir söz söylenmiştir: Bu ümmetin bilgini Abdullah ibn Abbas'tan gelen tefsir, bir rivayet tefgiridir.


Bu sözün de iyice araştırılması ve tahlil edilmesi gerekir. Bu ko­nuda en iyi hakemlik yapacak olan da yine Rasûlullah'tır. Rasûlullah sahih bir hadiste İbn Abbas hakkında "Allahım! Onu dinde fakih kıl ve ona te'vili öğret" buyurmuştur. Bu hadis-i şerif, İbn Abbas'tan nakledi­len tefsirin -şayet bunların İbn Abbas'a aidiyeti doğru ise- bütünüyle sadece sünnete dayalı bir tefsir olmadığına işaret eder. Bununla bera­ber Rasûlullah'ın duası gerçekleşmiş ve İbn Abbas Hz. Peygamber'in sünnetinin rehberliğinde te'vili, yani tefsiri öğrenmiş ve Kur'an'ı anla­mıştır. İbn Abbas'ın yaptığı tefsir, -gerçekten bu tefsir kendisine ait ise- bize bazı şartlarla Kur'an'ın akıl yoluyla da tefsir edebileceğinin delillerini ve örneklerini verir. Bununla beraber bazı araştırmacılar, Tenviru'l-Mikyas bi Tefsir-i İbn Abbas isimli kitabın Abdullah ibn Ab­bas'a ait olmadığını, bunun Kamusu'l-Muhifm. yazan Mecdûddin el-Firuzâbadi'nin bir çalışması olduğunu belirtmişlerdir.


Gelelim müfessirlerin piri ve üstadı İbn Cerir et-Taberi'ye... Onun nakle bağlı veya sadece hadis-i şeriflere bağlı kalarak tefsir yaptığı söylenir. Halbuki bu sözün de incelenmesi ve gözden geçirilmesi ge­rekir. Çünkü İbn Cerir'in Câmi'ul-Beyan isimli tefsirinde rivayet edi­len haberlerin tamamı Hz. Peygamber'in hadislerinden ibaret değildir. Bunlann içinde büyük miktarda sahabe ve tabiin sözleri de vardır. Bu tefsirin bizzat kendisi dahi rey ile tefsirin câizliğine şahittir. Çünkü İbn Cerir'in bizzat kendisi rivayetler nakletmiş ve bu rivayetlerde farklı senetlerle çoğu kere aynı ibareyi tekrarlamış, sonra da çoğu za­man şöyle demiştir: "Bana göre bu görüşlerin en uygunu şu görüştür.." Böylece görüşlerden birini diğerlerine tercih etmiştir. Pek çok zaman da şöyle demiştir: Benim görüşüm bu konuda şöyle, şöyle, şöyledir." Sonra geri dönüp Kur'an'ın bir ibaresini tefsir etmiş, yaptığı tefsir zik-


rettjği bazı kavillerle uyuşmuş, bazen de yaptığı tefsirle bu kavillerden bir kısmının arasını bulmuştur. Bazen de zikrettiği bir görüş ortaya at­mıştır. Zaman zaman da bazı rivayetleri ve Kur'an'ın bir ibaresinin tefsiri hakkındaki ortaya atılan görüşleri tenkide tabi tutup çürüttüğü­nü görüyoruz.


İbn Cerir et-Taberi'nin hicri 4. asrın başlarında vefat ettiğini hatır­lamamız gerekir. O en eski ve en büyük müfessirlerimizden birisidir.


Hatırladığıma göre İmam Mâlik'ten de şöyle bir söz rivayet edi­lir: "Bana, Arabçayı bilmediği halde Kur'an'ı tefsir eden kim gelirse gelsin onu ibret için mutlaka cezalandırırım.." Bu ibarenin bir mantû-ku, bir de mefhumu vardır. İmam Mâlik'in bu sözü Arabçayı bilmeyen kimsenin Kur'an'ı tefsire burnunu sokmaya hakkının olmadığını ifade eder. Çünkü bu eşsiz ilahi kitap mükemmel bir Arabça ile inmiştir ve kendisini tefsir edecek kimsede de pek çok özelliğin bulunması gere­kir. Kur'an'ı tefsir edecek bir kimsede bulunması gereken asgari özel­lik, Arabça'yı bilmesi ve Arab lisanının inceliklerini tanımasıdır. İmam Mâlik'in söylediği sözün mefhumundan da Arabçayı bilen bir kimsenin Kur'an'ı tefsir etmesinin caiz olduğu anlaşılır. Ancak Kur'an'ı tefsir edecek kişide aranacak şart, sadece Arabça'yı bilmek­ten mi ibarettir?


Hiç unutmamamız gerekir ki Kur'ani nasslar, yeni yeni İslâmî ve seri manaların ve pek çok fikhi nüktelerin ortaya çıkmasını sağlamış­tır. Biz Kur'an lafızlarının sadece sözlüklerdeki zahirî anlamlarına bağh kalırsak bu lafızlardan kastedilen anlamları fazlasıyla sınırlandır­mış ve daraltmış olabiliriz veya seran kastedilen anlamın dışına çıkmış olabiliriz. Bu sebeple Kur'ani kelimelerin şer'i, istilahî anlamlarını da bilmemiz gerekir. Bu dini ve Kur'ani kelimelere mecazen Kur'an Li­sanı (Lugatü'l-Kur'an) da diyebiliriz.


Büyük bir gerçeği daha hatırlamamız gerekir ki o da şudur: Me-deniyetiyle, uygarlığıyla ve zaman zaman İslâmî ilimler, zaman zaman Arab ilimleri diye isimlendirdiğimiz ilimleriyle muazzam bir İslâm kültürü Kur'an'dan kaynaklanmış, Kur'an sebebiyle ortaya çıkmış, Kur'an'a dayanmış ve Kur'an'dan beslenmiştir.


Rasûlullah (s.a) Arabları İslâm'a çağırdığı sıralarda onların elle­rinde ne dini, ne de fikri kendilerini etkileyecek herhangi bir kitap mevcuttu. Ellerinde sadece hikayeler, şiirler, geçmiş dönemlere ait ha­berler ve aralarında geçen savaşlara ait bilgiler mevcuttu.


O halde ortaya çıkan bu muazzam uygarlık hangi temel üzerine bina edildi? İslâm kültürü ya da İslâmî ilimler diye isimlendirdiğimiz pek çok ilim dalı acaba hangi kaynaktan çıktı? Doğuda ve batıda Arab-ların ve müslümanlann kütüphanelerini dolduran İslâm ve Arab ilim­leriyle ilgili bütün eserlerin kaynağı sadece Kur'an-ı Kerim ve sünnet-i nebevidir. Bu ilimlerin hepsinin fışkırdığı bir kaynak olan bu ilahi ve yüce Kitab'ın tefsirinin sadece rivayetler ve nakledilen hadislerden iba­ret donuk bir tefsir olduğunu söylememiz asla mümkün değildir. Aksi takdirde bu muazzam ve parlak İslâm kültürünü ve İslâm medeniyeti­ni görmemiş oluruz.


Bu şu anlama gelir: Aklı kullanmaya ve onu harekete geçirmeye çağıran ve müminin değerini aklının değeriyle ölçen bir kitap, düşün­cenin önündeki kapılan da açmış demektir. Kur'an'ın bizzat kendisi Nisa sûresinde bunu açık bir şekilde ifade ediyor:


Hala Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi: Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda bir çok tutarsız­lık bulurlardı. (Nisa/82)


Allah Teâlâ'nın Muhammed sûresinde de şöyle buyurduğunu gö­rüyoruz:


Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli midir? (Muhammed/24)


Biz biliyoruz ki Arabçada kalp kelimesi akıl kelimesinin yerine de kullanılır. O halde Kur'an-ı Kerim "yoksa kalpleri kilitli midir?" dedi­ği zaman bunu: "Yoksa akılları kilitli de ondan mı anlamıyorlar ve kav­ramıyorlar?" diye kolayca tefsir edebiliriz...


Reyi/aklı İslâm nazarında böyle yüce bir konuma yerleştirdikten ve Kur'an'ın anlaşılmasında reyin/aklın da gerekli olduğuna ve kulla­nıldığına dair delilleri ve örnekleri Kur'an'da, sünnette, İbn Abbas'ın sözlerinde, eski ve yeni müfessirlerin eserlerinde böylece gördükten sonra artık "Rey ile ne kastedilmiştir?" diye sormamız gerekir.


Eser, [4]sünnet, hadis ve sahabe sözü gibi kısımlara ayrılır. Eser'in ister mütevatir, isterse ahad olsun sahih nebevi sünnet olduğu, yani Peygamber sünneti olduğu sabit olduğu zaman can u gönülden kabul edilir. Herhangi bir âyetin tefsiri hakkında sahih bir hadiste yapılan açıklamaların yanında biz de kendi aklımızla bir yoruma ulaşmışsak, bizim yaptığımız yorumun söz konusu sahih hadisle çelişmemesi gere­kir. Nebevi beyanla ya da Nebevi tefsirle kendi tefsirimizi birleştirip bir sentez yapabilirsek bu çok güzeldir. Eğer bu ikisi birbiriyle çelişir­se sahih sünneti tercih etmemiz gerekir. Allah'tan, Rasûlullah (s.a) bi­zim için tefsir edilmedik çok sayıda âyet-i kerime bırakmıştır. Bu âyet­lerde bilimsel, kevni ve astronomik meseleler, gece ve gündüzün, gü­neş, ay ve yıldızların durumları gibi konularda akli çalışmalar ve bi­limsel araştırmalar yapmak için geniş bir alan vardır. Bütün bunları Rasûlullah (s.a) ne tefsir etmiştir, ne de bir kısıtlama getirmiştir. Hz. Peygamber (s.a) Allah'ın vahyi ve ilhamı sonucu bilir ki Kur'an-ı Ke­rim, gökler ve yer durdukça ebedi bir mucize olsun diye indirilmiştir ve zamanla tabiattaki keşiflerle birlikte akli ve beşeri gelişmeler, haya­tın gerçekleri ve gerekleriyle âyetlerin lafızlarının uyum içinde olaca­ğı anlayışlara ve yorumlara yol açacaktır. Bu sebeple kavrayabileceği­miz konular yorumsuz bırakılmıştır.

Bu Bölümdeki(14) Diğer Sorular için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷
  • Tevhid
  • Kur'an
  • Sorularla İslam-14.Bölüm
  • Sorularla İslam-Bölümler
  • ☝📖 المحمية 📖☝


https://www.muhammediyye.org/

📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

                   Öğrencilerimize önemli hatırlatma;


اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

 بسم الله الرحمان الرحيم

 الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين

Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi  efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.

Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.

   📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖

             S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks

الامام سيد محمد الهاشمي

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷




SORU: Kur'an'ın devamlı hadislerle ve eserle tefsiri şartmıdır? Tefsirde aklı, reyi ve tevili kullanmayı engelleyen bir şey varmıdır? Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.