ALLAH (CC.) KARŞI CAHİLİ YAKLAŞIMLAR1. Allah (c.c.) Hakkında Yanlış Ve Eksik Telakkide Bulunmak
2-118. Bilgisizler, dediler ki: “Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?” Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz. 6-91. Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz Kitab'ı kim indirdi? (Bununla) Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” “Allah.” Sonra da onları bırak, içine “daldıkları saçma uğraşlarında” oyalanıp-dursunlar. 7-28. Onlar, “çirkin bir hayasızlık” işlediklerinde: “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah da bunu bize emretti” derler. De ki: “Şüphesiz Allah, “çirkince hayasızlıkları” emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?” 17-67. Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O'nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür. 68. Kara tarafında sizi yerin dibine geçilmeyeceğinden veya üzerinize taş yığınları yüklü bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekilde bulamazsınız. 69. Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü bize karşı alacak (hiçbir yol) bulamazsınız. 22-74. Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir. 25-21. Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: “Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?” Andolsun onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla başkaldırdılar. 31-33. Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki, (o gün hiç) bir baba çocuğu için karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası için bir şeyi verebilici değildir. Hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın. 41-22. “Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinizde şahitlik eder diye sakınıp-korunmuyordunuz. Aksine, yapmakta olduklarınızın bir çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.” 23. “İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayanlar olarak sabahladınız.” 42-31. Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne de bir yardımcınız. 58-8. “Gizli toplantıların (kulis) fısıldaşmalarından -men' edilip, sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve peygambere karşı isyanı (aralarında) fısıldaşmakta olanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine:“Söylemekte olduklarımız dolayısıyla Allah bize azap etse ya” derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Ne kötü bir gidiş yeridir o. 63-8. Derler ki, “Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır.” Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resulünün ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar. 90-5. O, hiç kimsenin kendisine asla güç yetiremiyeceğini mi sanıyor? 6. O, “Yığınla mal tüketip-yok ettim” diyor. 7. Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor? 8. Biz ona iki göz vermedik mi? 9. Bir dil ve iki dudak?[1] 2. Allah'ı Kendilerinden Gafil Bilmek2-77. (Peki) Onlar, Allah’ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı? 11-5. Haberiniz olsun; gerçekten onlar, O'ndan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilmektedir. Çünkü O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. 41-22. “Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinizde şahitlik eder diye sakınıp korunmuyordunuz. Aksine, yapmakta olduklarınızın bir çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.” 43-80. Yoksa onlar, gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (her şeyi) yazıyorlar. 96-14. O, Allah'ın görmekte olduğunu bilmiyor mu?[2] 3. Bilgi, Mülk Ve Makamı, Karşılıksız Lutuf Sanmak18-34. (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm. 35. Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve:) “Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum” dedi, 36. “Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım.” 23-55. Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine vermekte olduğumuz mal ve çocuklarla, 56. Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller. 28-76. Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz ona öyle. hazineler vermiştik ki, onun anahtarlarını (taşımak bile) birlikte davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: “Şımarma, çünkü Allah şımaranları sevmez.” 77. “Allah'ın sana verdikleriyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi; sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarma. Çünkü Allah, bozgunculuk çıkaranları sevmez. 78. Dedi ki: “Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir.” Bilmez mi ki gerçekten kendisinden önceki kuşaklardan kuvvet bakımından ondan daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan nice kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarların kendilerinden günahları sorulmaz. 39-49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: “Bu bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.” Hayır; bu bir fitne (kendisini bir de-neme)dir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar. 41-49. İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka: “Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet- saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbîme döndürülsem bile, muhakkak O'nun katında benim için daha güzel olanı vardır.” der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yapmakta olduklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en ağır bir azaptan tattıracağız.[3] 4. Allah'a Karşı Nankörlük Yapmak9-80. Sen, ister onlar için bağışlanma dile ya da istersen onlar için bağışlanma dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve Resulüne (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez. 11-9. Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür. 10. Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırsak, kuşkusuz: “Kötülükler benden gidiverdi” der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir. 14-34. Ve size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. 16-53. Nimet olarak size ulaşan ne varsa Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız. 54. Sonra sizden zararı kaldırdığında sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşarlar. 55. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz. 16-72. Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar? 16-112. Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini (giydirip, acısını) tattırdı. 17-67. Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O'nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür. 22-66. Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür. 25-50. Andolsun bunu, onların arasında öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük edip ayak direttiler. 31-32. Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp-kurtarınca, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar, nankör olandan başkası inkar etmez. 34-15. Andolsun, Sebe (halkı)nın oturduğu yerlerde bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) “Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlamakta olan bir Rabbimiz var).” 16. Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara Ârim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük. 17. Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız? 42-48. Şayet onlar, sırt çevirecek olurlarsa, artık Biz seni onların üzerine gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinç duyar. Eğer ona kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda da insan bir nankör kesiliverir. 77-20. Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı? 21. Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik, 22. Belli bir süreye kadar; 23. İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki Biz ne güzel güç yetirenleriz. 24. O gün, yalanlamakta olanların vay haline. 25. Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı? 26. Dirilere ve ölülere. 27. Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi? 80-17. Kahrolası insan, ne kadar da nankördür o. 100-6. Hiç şüphesiz insan,.Rabbine karşı nankördür. 7. Ve gerçekten, kendisi de buna şahittir.[4] 5. Allah'ın Dilemesine Ve Takdirine Karşı Çıkmak2-90. Allah'ın kullarından dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini “kıskanarak ve hakka başkaldırarak” Allah'ın-indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazap üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır. 2-247. Onlara peygamberleri dedi ki: “Allah size Talut'u (melik) olarak gönderdi.” Onlar: “Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir? demişlerdi. O (şöyle) demişti: “Doğrusu Allah size onu seçti, bilgi ve vücut gelişimini artırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.” 4-77. Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve “Rabbimiz ne diye savaşı üzerimize yazdın” bizi yakın bir zamana ertelemeli, değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için ve siz “bir hurma çekirdeğindeki ince bir iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız. 11-12. Şimdi onların: “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?” demeleri dolayısıyla göğsün daralıp, sana vahy olunanlardan bir kısmını terk edecek misin? Sen yalnızca bir uyarıp-korkutucusun. Allah her şeye vekildir. 25-32. Küfredenler dediler ki: “Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?” Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için onu böylece (ayet ayet indirdik) ve onu “belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup” okuduk. 43-31. Ve dediler ki: “Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?” 32. Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırmaktadırlar? Dünya hayatında onların maişetlerini aralarında Biz paylaştırdık ve birbirlerine iş gördürmeleri için bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti, onların toplayıp-yığmakta olduklarından daha hayırlıdır.[5] 6. İnsanların Azabını Veya Lutfunu, Allah'ın Azabı Veya Lutfuyla Bir Tutmak2-165. İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını “eş ve ortak” tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. 4-77. Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz “bir hurma çekirdeğindeki ince bir iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız. 29-10. İnsanlardan öylesi vardır ki, “Allah'a iman ettik” der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden 'bir yardım ve zafer' gelirse, andolsun: “Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir? 59-13. Onların kalplerinde sizin korkunuz, Allah korkusundan daha şiddetlidir. Bu (Allah'tan çok sizden korkmaları), gerçekten onların “akıllarını kullanmamaları” dolayısıyla böyledir.[6] 7. Kendileri İçin İstemediklerini, Allah İçin İstemek6-136. O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için de bir pay ayırtılar, sonra kendi zanlarınca: “Bu Allah'ındır,bu da ortaklarımızındır dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının tarafına payına geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar? 16-57. Ve Allah'a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir. 58. Onlardan birine dişi (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir. 16-62. Onlar, Allah'a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın “kendilerinin olduğunu” düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir. 26-29. (Firavun) Dedi ki: “Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım.” 41-15. Ad (kavmine)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: “Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?” Onlar gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı. 43-15. (Buna rağmen) Kendi kullarından O'na bir parça kılıp-yakıştırdılar. Doğrusu insan, açıkça bir nankördür.[7] 8. Allah'a Karşı Yalan Ve İftirada Bulunmak2-79. Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra da az bir değer karşılığında satmak için: “Bu Allah katındandır” diyenlere. Artık elleriyle yazdıklarından dolayı vay onlara; vay kazanmakta olduklarına. 2-140. Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah tarafından bildirilmiş bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.” 2-168. Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. 169. O, size yalnızca kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyi söylemenizi emreder. 3-75. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların “ümmiler (zayıf ve bilgisizler) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur.” demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler. 3-78. Onlardan öyleleri de vardır ki, dillerini Kitap'a doğru eğip-bükerler, siz onu Kitap'tan (okur) sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir. “Bu Allah katındandır” derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. 4-50. Allah'a karşı nasıl yalan düzüp-uyduruyorlar, bir bak. Bu, apaçık bir günah olarak yeter. 5-103. Allah Bahiyre'den, Saibe'den, Vasiyle'den ve Ham'dan hiçbirini (meşru) kılmamıştır. Ancak küfredenler, Allah'a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmez. 6-21. Allah'a karşı yalan düzüp uydurandan veya O'nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa ulaşamazlar. 6-93. Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken bana da: “Vahy geldi” diyen ve “Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim” diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün “şiddetli sarsıntıları” sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: “Canlarınızı (bu yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz” (dediklerinde) bir görsen. 6-140. Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır. 6-144. Deveden de iki, sığırdan da iki. De ki: “(Allah) iki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman siz şahitler miydiniz?” Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. 6-150. De ki: “Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahitlerinizi getirin.” Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar. 7-28. Onlar, “çirkin bir hayasızlık” işlediklerinde: “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah da bunu bize emretti” derler. De ki: “Şüphesiz Allah, “çirkince hayasızlıkları” emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?” 7-169. Onların ardından yerlerine Kitap'a mirasçı olan birtakım “kötü kimseler” geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)nın geçici-yararlarını alıyor ve: “Yakında bağışlanacağız” diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı da okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz? 10-17. Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu -günahkarları kurtuluşa erdirmez. 18. Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” derler. De ki: “Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk katmakta olduklarınızdan uzak ve yücedir.” 10-59. De ki: “Allah'ın sizin için indirdiği rızıktan, bir kısmını haram ve bir kısmını helal kılmanıza ne dersiniz?” De ki: “Allah’mı size izin verdi, yoksa Allah'a karşı iftira mı uyduruyorsunuz?” 60. Allah'a karşı yalan yere iftira uyduranların kıyamet günü (durumlarına ilişkin) zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. 10-68. “Allah, çocuk edindi” dediler. O, (bundan) yücedir; O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Kendinizde buna ilişkin ispatlayıcı bir delil de yoktur. Allah'a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? 69. De ki: “Allah'a karşı yalan yere iftira uyduranlar, kurtuluşa ermezler.” 11-18. Allah'a karşı yalan yere iftira uydurandan daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahitler: “Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır” diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir. 19. Bunlar, Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti de tanımayanlardır. 16-116. Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla: “Şuna helal buna haram” demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. 19-88. “Rahman çocuk edinmiştir” dediler. 89. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz. 90. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp-göçüverecekti. 91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı). 29-68. Allah'a karşı yalan düzüp uydurandan veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Küfre sapanlara cehennemde bir konaklama yeri mi yok? 72-4. “Doğrusu şu; Bizim düşük akıllı-beyinsizlerimiz “Allah'a karşı, gerçek dışı bir sürü saçma şeyler” söylemişler.” 5. “Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemiyeceklerini sanmıştık.”[8] 9. Yaptıkları Kötülüğü, Allah'a İsnat Etmek3-78. Onlardan öyleleri de vardır ki, dillerini Kitap'a doğru eğip-bükerler, siz onu Kitap'tan (okur) sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir. “Bu Allah katındandır” derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. 4-155. Sözlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerine karşı küfre sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: “Kalplerimiz örtülüdür” demeleri nedeniyle (onları lanetledik) Doğrusu Allah, küfürleri sebebiyle ona (kalplerine) mühür vurmuştur. Pek azı dışında, onlar inanmazlar. 6-148. Şirk koşanlar diyecekler ki: “Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: “Sizin yanınızda, bize karşı çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak zan ve tahminle yalan söylersiniz.” 7-28. Onlar, “çirkin bir hayasızlık” işlediklerinde: “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah da bunu bize emretti” derler. De ki: “Şüphesiz Allah, 'çirkince hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?” 16-35. Şirk koşmakta olanlar dediler ki: “Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik. Biz de, atalarımız da; ve O’nsuz hiçbir şeyi haram da kılmazdık.” Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde peygamberlere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı? 41-5. Ve dediler ki: “Bizi kendisine çağırmakta olduğun şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda da bir perde vardır. Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz.” 41-14. Onlara “Yalnızca Allah'a kulluk edin” diye önlerinden ve arkalarından peygamberler gelince; “Eğer Rabbimiz dilesiydi melekler indirirdi. Biz bundan dolayı sizinle gönderilen şeylere (karşı) küfredenleriz.” dediler. 43-20. Dediler ki: “Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik.” Onların bundan yana hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca “zan ve tahminle yalan söylemektedirler”.[9] 10. Allah'tan Ve Allah'ın Rahmetinden Umut Kesmek
7-69. “Sizi uyarıp-korkutmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir hatırlatmanın gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişmenizi artırdığını (veya üstün kıldığım) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın da umulur ki kurtuluş bulursunuz.” 11-9. Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür. 12-87. “Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez.” 17-83. İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır. 29-23. Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı “yok sayıp küfre sapanlar” işte onlar, benim rahmetimden umut kesmişlerdir ve işte onlar, acıklı azap da onlarındır. 39-53. De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.” 41-49. İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur.[10] 11. Allah'ı Unutmak
7-51. Onlar, dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bizim ayetlerimizi “yok sayarak tanımadıkları” ve bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları gibi, Biz de bugün onları unutacağız.” 9-67. Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındadır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular, O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır. 39-8. İnsana bir zarar (sıkıntı) dokunduğu zaman, gönülden yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra (Attan) ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: “Küfrünle biraz eğlene dur; çünkü sen ateşin halkındansın. 45-34. Denildi ki: “Bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur.” 35. “Bunun nedeni de şudur: Çünkü siz Allah'ın ayetlerini alay konusu edindiniz; dünya hayatı da sizi aldattı.” Böylece ne oradan (ateşten) çıkarılırlar, ne de (Allah 'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilir. 58-19. Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle de onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. 59-19. Ve kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir. 12. Allah'tan Başka Şefaatçi Edinmek6-94. Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) “teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)” bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. 10-18. Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” derler. De ki: “Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O sizin şirk katmakta olduklarınızdan uzak ve yücedir.” 32-4. Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz. 39-43. Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: “Ya onlar, hiç bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?” 44. De ki: “Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra da O'na döndürüleceksiniz.” 13. Allah'a Şirk Koşmak2-165. İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını “eş ve ortak” tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. 166. Öyle ki (o gün) kendilerine uyulanlar, kendilerine uyanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur. 4-48. Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar.. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. 5-72. Andolsun, “Gerçekten Allah, Meryem oğlu Mesih'tir” diyenler küfre saptı. Oysa Mesih'in dediği (şudur): “Ey İsrail oğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, kendisine şirk koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir, zulmedenlere yardımcı yoktur.” 6-1. Hamd gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır. Böyleyken, küfre sapmış olanlar, Rablerine (birtakım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar. 6-19. De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarıp-korkutmam için bana şu Kur'an vahy edildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şehadet etmem.” De ki: “O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.” 6-22. Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: “Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?” 23. (Bundan) sonra onların: “Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki, biz müşriklerden değildik demelerinden başka bir fitneleri (mazeretleri) olmadı (kalmadı). 24. Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup uzaklaştı. 6-100. Cinleri Allah'a ortak koştular, oysa onları da O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendire geldikleri şeylerden yücedir, uzaktır. 7-189. O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan da eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: “Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız.” 190. Ama O, onlara salih verince, kendilerine verdiği şey konusunda O'na ortaklar kılmaya başladılar, Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir. 191. Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar? 192. Oysa (bu şirk koştukları şeyler) ne onlara bir yardıma, ne kendi nefislerine yardım etmeye güç yetirebilir. 193. Onları hidayete çağırırsanız size uymazlar. Onları çağırsanız da, suskun dursanız da size karşı (tutumları) birdir. 194. Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru sözlüler iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler. 195. Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: “Ortak koşmakta olduklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın.” 9-30. Yahudiler: “Üzeyir Allah'ın oğludur” dediler; hıristiyanlar da: “Mesih Allah'ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki küfredenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da çevriliyorlar? 31. Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini Rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet etmekten başkasıyla emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koşmakta oldukları şeylerden yücedir. 10-28. O gün, onların tümünü bir arada toplayacağız, sonra şirk katanlara: “Yerinizden ayrılmayınız; siz de, şirk koştuklarınız da” diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Şirk koştukları derler ki: “Siz bize ibadet ediyor değildiniz.” 29. “Bizim ile sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Gerçekten biz, sizin ibadetinizden habersizlerdik.” 10-66. Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak “zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler”. 14-30. O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. De ki: “Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir.” 16-20. Allah'tan başka çağırdıkları, hiçbir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar. 21. Ölüdürler, diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna da varamazlar. 16-53. Nimet olarak size ulaşan ne varsa Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız. 54. Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşarlar; 55. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz. 17-56. De ki: “O'nun dışında (ilah olarak) öne sürdüklerinizi çağırın, onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler, ne de (onu yararınıza) dönüştürebilirler. 57. Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye-Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar, O'nun Rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur. 19-81. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler. 22-71. Onlar, Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) kendisine ispatlayıcı bir delil indirmediği ve haklarında kendilerinin (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapmaktadırlar. Zulme sapanlar için hiçbir yardımcı yoktur. 25-3. O'nun dışında, hiçbir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılıp durmakta olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler. 25-17. Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bir araya getirip toplayacağı ve: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yolu sapıttılar” diyeceği gün; 18- Derler ki: “Sen yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını Sen meta verip-yararlandırdın, öyle ki (Senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.” 19. “İşte (Allah'tan başka taptıklarınız) sizin söylemekte olduklarınızı yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azap tattırırız. 27-62. Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne kadar da az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. 63. Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir. 64. Ya da halkı sürekli yaratmakta olan sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: “Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz.” 28-87. Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma. 29-17. “Siz yalnızca Allah'tan başka bir takım putlara tapmakta ve birtakım yalanlar uydurmaktasınız. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.” 29-25. (İbrahim) Dedi ki: “Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz Sonra kıyamet günü, bir kısmınız bir kısmınızı inkar edip-tanımayacak ve bir kısmınız bir kısmınıza lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiç bir yardımcınız da yoktur.” 30-33. İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, “gönülden katıksız bağlılar” olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet tattırınca hemencecik onlardan bir grup Rablerine şirk koşarlar. 30-40. Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra da sizi öldürmekte, daha sonra da sizi diriltmektedir. Sizin ortak koştuklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? Allah, şirk koşmakta olduklarından münezzeh ve yücedir. 34-22. De ki: “Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiçbir destekçisi de yoktur. 34-33. Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: “Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar. Biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar takarız. Onlar, yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler? 34-40. O gün, onların hepsini bir araya toplayacak (haşredecek), sonra meleklere diyecek ki: “Size tapmakta olanlar bunlar mıydı?” 41. (Melekler) Dediler ki: “Sen yücesin, bizim velimiz sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapmaktaydı ve çoğu onlara iman etmişlerdi.” 35-13. (Allah,) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süre olarak akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah, sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka tapmakta olduklarınız ise, “bir çekirdeğin incecik zarına” bile malik olamazlar. 14. Eğer onlara dua ederseniz, sizin duanızı işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu, her şeyden) Haberi olan Allah gibi sana(hiç kimse) haber veremez. 36-74. Yardım görürler umuduyla, onlar Allah'tan başka ilahlar edindiler. 37-124. Hani kendi kavmine demişti ki: “Siz korkup sakınmaz mısınız?” 125. “Siz Ba'le tapıp da yaratıcıların en güzeli (olan Allah'ı)mı bırakıyorsunuz?” 126. “Allah,sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.” 39-3. Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) “Biz, bunları bizi Allah’a daha fazla yakınlaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Hiç şüphesiz Allah, kendi aralarında, hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete eriştirmez. 40-12. “Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü Bir olan Allah'a çağırıldığı (veya dua edildiği) zaman inkar ettiniz. O'na şirk koşulduğunda da inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce olan Allah'ındır.” 46-28. Bu durumda Allah'ı bırakıp yakınlık (sağlamak) için edindikleri ilahlar, onlara yardım etselerdi ya. Hayır, onlar kendiliğinden kaybolup gittiler. Bu (edindikleri ilahlar ve onlara nispet ettikleri şeyler), onların yalanları ve uydurmakta olduklarıdır. 14. Allah'ı İnkar Etmek2-28. Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi öldürecek, yine diriltecektir ve sonunda yalnızca O'na döndürüleceksiniz. 4-136. Ey iman edenler, Allah'a, Resulüne, Resulüne indirdiği Kitap'a ve bundan önce indirdiği Kitap'a iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, Kitap'larını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, kuşkusuz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır. 18-37. Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün bir adam kılan (Allah'ı) inkar mı ettin?” 29-52. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edip küfredenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.” 34-33. Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: “Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar. Biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar takarız. Onlar, yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler? 40-12. “Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü Bir olan Allah'a çağırıldığı (veya dua edildiği) zaman inkar ettiniz. O'na şirk koşulduğunda da inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce olan Allah'ındır.” 42-47. Allah'tan geri çevrilmesi olmayan bir gün, gelmeden evvel, Rabbinize icabet edin. O gün, sizin için ne sığınılacak bir yer vardır, ne de inkar (edebilirsiniz). | ||
☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝
☝https://www.muhammediyye.org/☝
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
Teoriye göre;İlluminati yani uzaylı ve insan melezi ırklar,yarı vampir,yılan,ejderha vs melez soylardan oluşan topluluk,masonik, illuminatik firavun ve nemrud soylarının hipnoz,büyü,zihin kontrolü,algı yönetimi ile bireyler ve toplumları yönetmesi,hizbüşşeytan illumiatinin küresel illuminatik sistemi; siyaset,medya,sivil toplum,terör örgütleri,mafya,enerji,silah,ilaç,gıda tekeli alanlarda illuminati varlığı | ||
Kur'anda Allah (c.c.) Hakkında Yanlış Ve Eksik Telakkide Bulunmak
☝https://www.muhammediyye.org/☝
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.