☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

☝https://www.muhammediyye.org/
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

Teoriye göre;İlluminati yani uzaylı ve insan melezi ırklar,yarı vampir,yılan,ejderha vs melez soylardan oluşan topluluk,masonik, illuminatik firavun ve nemrud soylarının hipnoz,büyü,zihin kontrolü,algı yönetimi ile bireyler ve toplumları yönetmesi,hizbüşşeytan illumiatinin küresel illuminatik sistemi; siyaset,medya,sivil toplum,terör örgütleri,mafya,enerji,silah,ilaç,gıda tekeli alanlarda illuminati varlığı

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız Allah razı olsun.

  • tab1
  • tab2
  • tab3
  • tab4
  • tab5
  • tab6
  • ☝📖 المحمية 📖☝

S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks

الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي

Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

Kur'anda Allah (c.c.) Hakkında Yanlış Ve Eksik Telakkide Bulunmak

☝https://www.muhammediyye.org/
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

ALLAH (CC.) KARŞI CAHİLİ YAKLAŞIMLAR

 

1. Allah (c.c.) Hakkında Yanlış Ve Eksik Telakkide Bulunmak

 

2-118. Bilgisizler, dediler ki:  “Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?” Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz.

6-91. Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle, Allah'ın kadrini  hakkıyla takdir edemediler. De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak ge­tirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladı­ğınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz Kitab'ı kim indirdi? (Bununla) Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” “Allah.” Sonra da onları bırak, içine “daldıkları saçma uğraşlarında” oyalanıp-dursunlar.

7-28. Onlar, “çirkin bir hayasızlık” işlediklerinde: “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah da bunu bize emretti” der­ler. De ki: “Şüphesiz Allah, “çirkince ha­yasızlıkları” emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?”

17-67. Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O'nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür.

68. Kara tarafında sizi yerin dibine geçilmeyeceğinden veya üzerinize taş yığınları yüklü bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Son­ra kendinize bir vekilde bulamazsınız.

69. Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü bize karşı alacak (hiçbir yol)               bulamazsınız.

22-74. Onlar, Allah'ın  kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sa­hibidir, azizdir.

25-21. Bize kavuşmayı ummayanlar, de­diler ki: “Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?” Andolsun onlar kendi nefislerinde büyük­lüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla başkaldırdılar.

31-33. Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının ve öyle  bir  günün  azabından çekinip-korkun ki, (o gün hiç) bir baba çocuğu için karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası için bir şeyi verebilici değildir. Hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürük­lemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile al­datmasın.

41-22. “Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinizde şahitlik eder diye sakınıp-korunmuyordunuz. Aksine, yapmakta olduklarınızın bir çoğunu Al­lah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.”

23. “İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz zannınız, sizi bir yıkıma uğrat­tı, böylelikle hüsrana uğrayanlar olarak sabahladınız.”

42-31. Siz yeryüzünde (O'nu) aciz  bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne de bir yardımcınız.

58-8. “Gizli toplantıların (kulis) fısıldaşmalarından -men' edilip, sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve peygambere karşı isyanı (aralarında) fısıldaşmakta olanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine:“Söylemekte olduklarımız dolayısıyla Allah bize azap etse ya” derler. Onlara cehennem yeter; oraya gi­receklerdir. Ne kötü bir gidiş yeridir o.

63-8. Derler ki, “Andolsun, Medine'ye bir  dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün  ve  zayıf  olanı  elbette  oradan sürüp çıkaracaktır.” Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resulünün ve  müminlerindir. Ancak münafıklar bil­miyorlar.

90-5. O, hiç kimsenin kendisine asla güç  yetiremiyeceğini mi sanıyor?

6. O, “Yığınla mal tüketip-yok ettim”   diyor.

7. Kendisini hiç kimsenin   görmediğini   mi sanıyor?

8. Biz ona iki göz vermedik mi? 

9. Bir dil ve iki dudak?[1]

 

2. Allah'ı Kendilerinden Gafil Bilmek

 

2-77. (Peki) Onlar, Allah’ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?

11-5. Haberiniz olsun; gerçekten onlar,   O'ndan gizlenmek için göğüslerini büker  (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa  vurduklarını da bilmektedir. Çünkü O, si­nelerin özünde saklı duranı bilendir.

41-22. “Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinizde şahitlik eder diye sakınıp  korunmuyordunuz.   Aksine,  yapmakta olduklarınızın bir çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.”

43-80. Yoksa onlar, gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (her şeyi) yazıyorlar.

96-14. O, Allah'ın görmekte olduğunu bilmiyor mu?[2]

 

3. Bilgi, Mülk Ve Makamı, Karşılıksız Lutuf Sanmak

 

18-34. (İkisinden) Birinin başka ürün (ver­en yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.

35. Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve:) “Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum” dedi,

36. “Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım.”

23-55. Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine vermekte olduğumuz mal ve çocuklarla,

56. Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.

28-76. Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz ona öyle. hazineler vermiştik ki, onun anahtarlarını (taşımak bile) birlikte davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyor­du. Hani kavmi ona demişti ki: “Şımar­ma, çünkü Allah şımaranları sevmez.”

77. “Allah'ın sana verdikleriyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi; sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk   çıkarma.   Çünkü   Allah,   boz­gunculuk çıkaranları sevmez.

78. Dedi ki: “Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana  verilmiştir.” Bilmez mi ki gerçekten kendisinden önceki kuşaklardan kuvvet bakımından ondan daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan nice kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarların kendilerinden günahları so­rulmaz.

 39-49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: “Bu bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.” Hayır; bu bir fitne (kendisini bir de-neme)dir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.

41-49. İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka: “Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet- saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbîme döndürülsem bile, muhakkak O'nun  katında  benim  için  daha  güzel olanı vardır.” der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yapmakta olduklarını haber ve­receğiz ve andolsun onlara, en ağır bir azaptan tattıracağız.[3]

 

4. Allah'a Karşı Nankörlük Yapmak

 

9-80. Sen, ister onlar için bağışlanma dile ya da istersen onlar için bağışlanma di­leme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve Resulüne (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.

11-9. Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu ken­disinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.

10. Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntı­dan sonra, ona bir nimet tattırsak, kuşkusuz: “Kötülükler benden gidiverdi” der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.

14-34. Ve size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsa­nız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.

16-53. Nimet olarak size ulaşan ne varsa Allah'tandır, sonra size bir zarar dokundu­ğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktası­nız.

54. Sonra sizden zararı kaldırdığında sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşarlar.

55. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse ya­rarlanın, ilerde bileceksiniz.

16-72. Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

16-112. Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini (giydirip, acısını) tattırdı.

17-67. Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O'nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan  pek nankördür.

22-66. Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür.

25-50. Andolsun bunu, onların arasında öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçim­lerde açıkladık. Ama insanların  çoğu nankörlük edip ayak direttiler.

31-32. Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp-kurtarınca, artık on­lardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar, nankör olandan başkası inkar etmez.

34-15. Andolsun, Sebe (halkı)nın oturduğu yerlerde bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) “Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlamakta olan bir Rabbimiz var).”

16. Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara Ârim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük.

17. Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları ceza­landırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?

42-48. Şayet onlar, sırt çevirecek olur­larsa, artık Biz seni onların üzerine gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinç duyar. Eğer ona kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda da insan bir nankör kesiliverir.

77-20. Sizi basbayağı bir sudan yarat­madık mı?

21. Sonra onu savunması sağ­lam bir karar yerine yerleştirdik,

22. Belli bir süreye kadar;

23. İşte (buna) güç yetir­dik. Demek ki Biz ne güzel güç yetirenleriz.

24. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.

25. Biz yeryüzünü bir toplan­ma yeri kılmadık mı?

26. Dirilere ve ölülere.

27. Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?

80-17. Kahrolası insan, ne kadar da nan­kördür o.

100-6. Hiç şüphesiz insan,.Rabbine karşı nankördür.

7. Ve gerçekten, kendisi de buna şahittir.[4]

 

5. Allah'ın Dilemesine Ve Takdirine Karşı Çıkmak

 

2-90. Allah'ın kullarından dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini “kıs­kanarak ve hakka başkaldırarak” Allah'ın-indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne   kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazap üstüne  gazaba  uğradılar.   Kafirler  için alçaltıcı bir azap vardır.

2-247. Onlara peygamberleri dedi ki: “Allah size Talut'u (melik) olarak gönderdi.” Onlar: “Biz hükümdarlığa, ona göre daha  çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet)  bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?  demişlerdi. O (şöyle)  demişti: “Doğrusu Allah size onu seçti, bilgi ve vücut gelişimini artırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir;  Allah  (rahmetiyle)  geniş olandır, bilendir.”

4-77. Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çe­kin, namazı kılın, zekatı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar  ve “Rabbimiz ne diye savaşı üzerimize yazdın” bizi yakın bir zamana ertelemeli, değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için ve siz “bir hurma çekirdeğindeki ince bir iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.

11-12. Şimdi onların: “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?” demeleri dolayısıyla   göğsün daralıp, sana vahy olunanlardan bir kısmını terk edecek misin? Sen yalnızca bir uyarıp-korkutucusun. Allah  her  şeye vekildir.

25-32. Küfredenler dediler ki: “Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?” Biz onunla kalbini  sağlamlaştırıp-pekiştirmek için onu böylece (ayet ayet indirdik) ve onu “belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene ko­yup” okuduk.

43-31. Ve dediler ki: “Bu Kur'an, iki  şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?”

32. Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırmaktadırlar?  Dünya hayatında onların maişetlerini aralarında Biz paylaştırdık ve birbirlerine iş gördürmeleri için bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik.  Rabbinin rahmeti, onların toplayıp-yığmakta olduklarından daha hayırlıdır.[5]

 

6. İnsanların Azabını Veya Lutfunu, Allah'ın Azabı Veya Lutfuyla Bir Tutmak

 

2-165. İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını “eş ve ortak” tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.

4-77. Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz “bir hur­ma çekirdeğindeki ince bir iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.

29-10. İnsanlardan öylesi vardır ki, “Allah'a iman ettik” der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden 'bir yardım ve zafer' gelirse, andolsun: “Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?

59-13. Onların kalplerinde sizin korku­nuz, Allah korkusundan daha şiddetlidir. Bu (Allah'tan çok sizden   korkmaları), gerçekten onların “akıllarını kullanmama­ları” dolayısıyla böyledir.[6]

 

7. Kendileri İçin İstemediklerini, Allah İçin İstemek

 

6-136. O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için de bir pay ayırtılar,  sonra kendi zanlarınca: “Bu Allah'ındır,bu da ortaklarımızındır dediler. Kendi ortakları  için  olan  (pay),  Allah tarafına geçmez, ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının  tarafına payına  geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?

16-57. Ve Allah'a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O  yücedir. Hoşlandıkları  (erkek çocuklar) da kendilerinindir. 58. Onlardan birine dişi (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir.

16-62. Onlar, Allah'a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak  en  güzel olanın   “kendilerinin olduğunu” düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (ce­hennemde) öncülerdir.

26-29. (Firavun) Dedi ki: “Andolsun, be­nim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım.”

41-15. Ad (kavmine)e  gelince;  onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki:  “Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?” Onlar gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı.

43-15. (Buna rağmen) Kendi kullarından O'na bir parça kılıp-yakıştırdılar. Doğrusu insan, açıkça bir nankördür.[7]

 

8. Allah'a Karşı Yalan Ve İftirada Bulunmak

 

2-79. Artık vay hallerine; kitabı kendi elle­riyle yazıp, sonra da az bir değer karşılı­ğında satmak için: “Bu Allah katındandır” diyenlere.  Artık elleriyle yazdıklarından dolayı vay onlara; vay kazanmakta olduk­larına.

2-140. Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunla­rının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah ta­rafından bildirilmiş bir şehadeti giz­leyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.”

2-168. Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin.  Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.

169. O, size yalnızca kötülüğü,  çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyi söylemenizi emreder.                                                    

3-75. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen onun tepesi­ne dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların “ümmiler (zayıf ve bilgisizler) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur.” demiş olmalarındandır. Oysa on­lar kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.

3-78. Onlardan öyleleri de vardır ki, dillerini Kitap'a doğru eğip-bükerler, siz onu Kitap'tan (okur) sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir. “Bu Allah katındandır” derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler.

4-50. Allah'a karşı nasıl yalan düzüp-uyduruyorlar, bir bak. Bu, apaçık bir günah olarak yeter.

5-103. Allah Bahiyre'den, Saibe'den, Vasiyle'den ve Ham'dan hiçbirini (meşru) kılmamıştır. Ancak küfredenler, Allah'a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmez.

6-21. Allah'a karşı yalan düzüp uyduran­dan veya O'nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o za­limler kurtuluşa ulaşamazlar.

6-93. Allah'a  karşı yalan  yere   iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken bana da: “Vahy geldi” diyen ve “Allah'ın indirdiğinin bir ben­zerini de ben indireceğim” diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün “şiddetli sarsıntıları” sırasında meleklerin el­lerini uzatarak onlara: “Canlarınızı (bu yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayet­lerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz” (dediklerinde) bir görsen.

6-140. Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.

6-144. Deveden de iki, sığırdan da iki. De ki: “(Allah) iki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin ra­himlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman siz şahitler miydiniz?” Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan yere iftira düzen­den daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

6-150. De ki: “Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahitlerinizi getirin.” Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar.

7-28. Onlar, “çirkin bir hayasızlık” işledikle­rinde: “Biz atalarımızı bunun üzerinde bul­duk. Allah da bunu bize emretti” derler. De ki: “Şüphesiz Allah, “çirkince hayasızlıkları” emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?”

7-169. Onların ardından yerlerine Kitap'a mirasçı olan birtakım “kötü kimseler” geç­ti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)nın geçici-yararlarını alıyor ve: “Yakında bağışla­nacağız” diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir  şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı da okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz?

10-17. Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayan­dan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu -günahkarları kurtuluşa erdirmez.

18. Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” derler. De ki: “Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk  katmakta  olduklarınızdan  uzak ve yücedir.”

10-59. De ki: “Allah'ın sizin için indirdiği rızıktan, bir kısmını haram ve bir kısmını helal kılmanıza ne dersiniz?” De ki: “Allah’mı size izin verdi, yoksa Allah'a karşı iftira mı uyduruyorsunuz?”

60. Allah'a karşı ya­lan yere iftira uyduranların kıyamet günü (durumlarına ilişkin) zanları nedir? Şüphe­siz Allah, insanlara karşı büyük ihsan sa­hibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.

10-68. “Allah, çocuk edindi” dediler. O, (bundan) yücedir; O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Kendinizde buna ilişkin ispatlayıcı bir delil de yoktur. Allah'a karşı bilme­yeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

69. De ki: “Allah'a karşı yalan yere iftira uy­duranlar, kurtuluşa ermezler.”

11-18. Allah'a karşı yalan yere iftira uy­durandan daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahitler: “Rab­lerine karşı yalan söyleyenler bunlardır” diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın la­neti zalimlerin üzerinedir.

19. Bunlar, Al­lah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti de tanımayanlardır.

16-116. Dillerinizin yalan yere nitelendir­mesi dolayısıyla: “Şuna helal buna haram” demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uy­durmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.

19-88. “Rahman çocuk edinmiştir” de­diler.

89. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.

90. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça ola­cak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp-göçüverecekti.

91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı).

29-68. Allah'a karşı yalan düzüp uyduran­dan veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Küfre sapanlara cehennemde bir konaklama yeri mi yok?

72-4. “Doğrusu şu; Bizim düşük akıllı-beyinsizlerimiz “Allah'a karşı, gerçek dışı bir sürü saçma şeyler” söylemişler.”

5. “Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemiyeceklerini san­mıştık.”[8]

 

9. Yaptıkları Kötülüğü, Allah'a İsnat Etmek

 

3-78. Onlardan öyleleri de vardır ki, dil­lerini Kitap'a doğru eğip-bükerler, siz onu Kitap'tan (okur) sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir. “Bu Allah katındandır” derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Al­lah'a karşı (böyle) yalan söylerler.

4-155. Sözlerini bozmaları, Allah'ın ayet­lerine karşı küfre sapmaları, peygamber­leri haksız yere öldürmeleri ve: “Kalpleri­miz örtülüdür” demeleri nedeniyle (onları lanetledik) Doğrusu Allah, küfürleri sebebiyle ona (kalplerine) mühür vurmuştur. Pek azı dışında, onlar inanmazlar.                     

6-148. Şirk koşanlar diyecekler ki: “Allah  dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: “Sizin yanınızda, bize karşı çıka­rabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak zan ve tahminle yalan söylersiniz.”

7-28. Onlar, “çirkin bir hayasızlık” işlediklerinde: “Biz atalarımızı bunun üzerinde   bulduk. Allah da bunu bize emretti” derler. De ki: “Şüphesiz Allah, 'çirkince hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?”

16-35. Şirk koşmakta olanlar dediler ki: “Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik. Biz de, atalarımız da; ve O’nsuz hiçbir şeyi haram da kılmazdık.” Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde peygamberlere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?

41-5. Ve dediler ki: “Bizi kendisine çağırmakta olduğun şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda da bir perde vardır. Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz.”

41-14. Onlara “Yalnızca Allah'a  kulluk edin”  diye  önlerinden  ve  arkalarından peygamberler gelince; “Eğer Rabbimiz dilesiydi melekler indirirdi. Biz bundan dolayı sizinle gönderilen şeylere (karşı) küfredenleriz.” dediler.

43-20. Dediler ki: “Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik.” Onların bundan yana hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca “zan ve tahminle yalan söylemektedirler”.[9]

 

10. Allah'tan Ve Allah'ın Rahmetinden Umut Kesmek

 

7-69. “Sizi uyarıp-korkutmak için aranız­dan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir hatırlatmanın gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi hali­feler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişme­nizi artırdığını (veya üstün kıldığım) hatırla­yın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın da umulur ki kurtuluş bulursunuz.”

11-9. Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisin­den çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.

12-87. “Oğullarım, gidin  de  Yusuf  ile kardeşinden bir haber getirin ve Allah'ın  rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez.”                                          

17-83. İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokundu­ğu zaman da umutsuzluğa kapılır.

29-23. Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuş­mayı “yok sayıp küfre sapanlar” işte on­lar, benim rahmetimden umut kesmişler­dir ve işte onlar, acıklı azap da onlarındır.

39-53. De ki: “Ey kendi aleyhlerinde ol­mak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Al­lah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.”

41-49. İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur.[10]

 

11. Allah'ı Unutmak

 

 7-51. Onlar, dinlerini bir oyun ve eğlence  (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bizim ayetlerimizi “yok sayarak tanımadıkları” ve bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları gibi, Biz de bugün onları unutacağız.”

9-67. Münafık erkekler ve münafık kadın­lar, bazısı bazısındadır; kötülüğü emre­derler, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular, O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır.

39-8. İnsana bir zarar (sıkıntı) dokunduğu  zaman, gönülden yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra (Attan) ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: “Küfrünle biraz eğlene dur; çünkü sen ateşin halkındansın.

45-34. Denildi ki: “Bu gününüzle karşılaş­mayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur.”

35. “Bu­nun nedeni de şudur: Çünkü siz Allah'ın ayetlerini alay konusu edindiniz; dünya hayatı da sizi aldattı.” Böylece ne oradan (ateşten) çıkarılırlar, ne de (Allah 'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilir.

58-19. Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle de onlara Allah'ın zikrini unut­turmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

59-19. Ve kendileri Allah'ı unutmuş, böy­lece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık  olanların ta kendileridir.

 

12. Allah'tan Başka Şefaatçi Edinmek

 

6-94. Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) “teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)” bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçiniz­den, gerçekten ortaklar olduklarını sandı­ğınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda gör­müyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaş­mıştır.

10-18. Allah'ı  bırakıp  kendilerine  zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: “Bunlar Allah  katında   bizim  şefaatçilerimizdir”  derler. De ki: “Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O sizin şirk katmakta olduklarınızdan uzak ve yücedir.”

32-4. Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da arşa  istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de  öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz.

39-43. Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: “Ya onlar, hiç  bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?”

 44. De ki: “Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra da O'na döndürüleceksiniz.”

 

13. Allah'a Şirk Koşmak

 

2-165. İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını “eş ve ortak” tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğ­rayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Al­lah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.

166. Öyle ki (o gün) kendilerine uyulanlar, kendilerine uyanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur.

4-48. Gerçekten, Allah,  kendisine  şirk  koşulmasını  bağışlamaz. Bunun dışında  kalanı ise, dilediğini bağışlar.. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.

5-72. Andolsun, “Gerçekten Allah, Meryem oğlu Mesih'tir” diyenler küfre saptı. Oysa Mesih'in dediği (şudur): “Ey İsrail oğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, kendisine şirk koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir, zulmedenlere yardımcı yoktur.”

6-1. Hamd gökleri ve yeri yaratan, ka­ranlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Al­lah'adır. Böyleyken, küfre sapmış olanlar, Rablerine (birtakım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.

6-19. De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle  sizin  aranızda şahittir.  Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarıp-korkutmam için bana şu Kur'an vahy edildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahitlik ediyor­sunuz?” De ki: “Ben şehadet etmem.” De ki: “O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduk­larınızdan uzağım.”

6-22. Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki:  “Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?”

 23. (Bundan) sonra onların: “Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki, biz  müşriklerden   değildik  demelerinden başka  bir  fitneleri  (mazeretleri)  olmadı (kalmadı).

24. Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup uzaklaştı.

6-100. Cinleri Allah'a ortak koştular, oysa onları da O yaratmıştır. Bir de hiçbir bil­giye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendire geldikleri şeylerden yücedir, uzaktır.

7-189. O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan da eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, iki­si Rableri olan Allah'a dua ettiler: “Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız.”

190. Ama O, onlara salih verince, kendilerine verdiği şey  konusunda   O'na   ortaklar  kılmaya başladılar, Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir.

191. Kendileri ya­ratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar?

192. Oysa (bu şirk koştukları şeyler) ne onlara bir yardıma, ne kendi nefislerine yardım et­meye güç yetirebilir. 193. Onları hidayete çağırırsanız size uymazlar. Onları çağırsanız da, suskun dursanız da size karşı (tutumları)  birdir.

194. Allah'tan  başka taptıklarınız   sizler   gibi   kullardır.   Eğer doğru   sözlüler   iseniz,   hemen   onları çağırın da size icabet etsinler.

195. On­ların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tu­tacakları  elleri  mi var?  Veya  görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: “Ortak koşmakta olduklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın.”

9-30. Yahudiler: “Üzeyir Allah'ın oğludur” dediler; hıristiyanlar da: “Mesih Allah'ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki küfredenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Al­lah onları kahretsin, nasıl da çevriliyorlar?

31. Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve ra­hiplerini Rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet etmekten başkasıyla emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koşmakta oldukları şeylerden yücedir.

10-28. O gün, onların tümünü bir arada toplayacağız, sonra şirk katanlara: “Yeri­nizden ayrılmayınız; siz de, şirk koştukla­rınız da” diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Şirk koştukları derler ki: “Siz bize ibadet ediyor değildiniz.”

29. “Bizim ile sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Gerçekten biz, sizin ibadetinizden haber­sizlerdik.”

10-66. Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyar­lar ve onlar ancak “zan ve tahminde bulu­narak yalan söylemektedirler”.

14-30. O'nun yolundan saptırmak için Al­lah'a eşler koştular. De ki: “Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir.”

16-20. Allah'tan başka çağırdıkları, hiçbir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.

21. Ölüdürler, diri değil­dirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna da varamazlar.

16-53. Nimet olarak size ulaşan ne varsa Allah'tandır, sonra size bir zarar dokundu­ğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktası­nız.

54. Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşarlar;

55. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. öyleyse ya­rarlanın, ilerde bileceksiniz.

17-56. De ki: “O'nun dışında (ilah olarak) öne sürdüklerinizi çağırın, onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler, ne de (onu yara­rınıza) dönüştürebilirler.

57. Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye-Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar, O'nun Rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.

19-81. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar   diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.

22-71. Onlar, Allah'ı bırakıp da (Allah'ın)  kendisine ispatlayıcı bir delil indirmediği  ve haklarında kendilerinin (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapmaktadırlar. Zulme  sapanlar için hiçbir yardımcı yoktur.

25-3. O'nun dışında, hiçbir şeyi yarat­mayan, üstelik kendileri yaratılıp durmak­ta olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler.

25-17. Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bir araya getirip toplayacağı ve: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendi­leri mi yolu sapıttılar” diyeceği gün;

18- Derler ki:  “Sen yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını Sen meta verip-yararlandırdın,  öyle ki (Senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.”

19. “İşte (Allah'tan başka taptıklarınız) sizin söylemekte olduklarınızı yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma.   Sizden   kim   zulmederse   ona büyük bir azap tattırırız.

27-62. Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde ola­na, kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne kadar da az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. 63. Ya da ka­ranın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir.

64. Ya da halkı sürekli yaratmakta olan sonra onu iade edecek olan  ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı?

Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: “Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz.”

28-87. Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.

29-17. “Siz yalnızca Allah'tan başka bir takım putlara tapmakta ve birtakım yalan­lar uydurmaktasınız. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.”

29-25. (İbrahim) Dedi ki: “Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz  Sonra kıyamet günü, bir kısmınız bir kısmınızı inkar edip-tanımayacak ve bir kısmınız bir kısmınıza lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiç bir yardımcınız da yoktur.”

30-33. İnsanlara bir zarar dokunduğu za­man, “gönülden katıksız bağlılar” olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet tattırınca hemencecik onlardan bir grup Rablerine şirk koşarlar.

30-40. Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra da sizi öldürmekte, daha son­ra da sizi diriltmektedir. Sizin ortak koş­tuklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? Allah, şirk koşmakta ol­duklarından münezzeh ve yücedir.

34-22. De ki: “Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun       bunlardan hiçbir destekçisi de yoktur.

34-33. Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: “Hayır, siz gece ve gündüz hile­li  düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar. Biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar takarız. Onlar, yaptıklarından başka   bir şeyin mi cezasını çekerler?

34-40. O gün, onların hepsini bir araya toplayacak (haşredecek), sonra meleklere diyecek ki: “Size tapmakta olanlar bunlar mıydı?”

41. (Melekler) Dediler ki: “Sen yücesin, bizim velimiz sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapmaktaydı ve çoğu onlara iman etmişlerdi.”

35-13. (Allah,) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süre olarak akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah, sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka tapmakta olduklarınız ise, “bir çekirdeğin incecik zarına” bile malik olamazlar.

14. Eğer onlara dua ederseniz, sizin duanızı işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu, her şeyden) Haberi olan Allah gibi sana(hiç kimse) haber veremez.

36-74. Yardım görürler umuduyla, onlar Allah'tan başka ilahlar edindiler.

37-124. Hani kendi kavmine demişti ki: “Siz korkup sakınmaz mısınız?”

125. “Siz Ba'le tapıp da yaratıcıların en güzeli (olan Allah'ı)mı bırakıyorsunuz?”

126. “Allah,sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.”

39-3. Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) “Biz, bunları bizi Allah’a daha fazla yakınlaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Hiç şüphesiz Allah, kendi  aralarında,   hakkında  ihtilaf  ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete eriştirmez.

40-12. “Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü Bir olan Allah'a çağırıldığı (veya dua edildiği) zaman inkar ettiniz. O'na şirk koşulduğunda da inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce olan Allah'ındır.”

46-28. Bu durumda Allah'ı bırakıp yakınlık (sağlamak) için edindikleri ilahlar, onlara yardım etselerdi ya. Hayır, onlar kendiliğinden kaybolup gittiler. Bu (edin­dikleri ilahlar ve onlara  nispet ettikleri şeyler), onların yalanları ve uydurmakta olduklarıdır.

 

14. Allah'ı İnkar Etmek

 

2-28. Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyor­sunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi öldürecek, yine diriltecektir ve so­nunda yalnızca O'na döndürüleceksiniz.

4-136. Ey  iman  edenler,  Allah'a,  Re­sulüne, Resulüne indirdiği Kitap'a ve bundan önce indirdiği Kitap'a iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, Kitap'larını, peygam­berlerini ve ahiret gününü inkar ederse, kuşkusuz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır.

18-37. Kendisiyle konuşmakta olan ar­kadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, son­ra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün bir adam kılan (Allah'ı) inkar mı ettin?”

29-52. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edip küfredenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.”

34-33. Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: “Hayır, siz gece ve gündüz hile­li düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” dediler. Azabı gör­düklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar. Biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar takarız. Onlar, yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler?

40-12. “Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü Bir olan Allah'a çağırıldığı (veya dua edildiği) zaman inkar ettiniz. O'na şirk koşulduğunda da inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce olan Allah'ındır.”

42-47. Allah'tan geri çevrilmesi olmayan bir gün, gelmeden evvel, Rabbinize icabet edin. O gün, sizin için ne sığınılacak bir yer vardır, ne de inkar (edebilirsiniz).

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız Allah razı olsun.

  • Kur'anda
  • Mucizeler
  • Kavramlar
  • ☝📖 المحمية 📖☝

S.Muhammed Kayaalp el-Haşimi (Musevi) Ks 

الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي

Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar

Kur'anda Allah (c.c.) Hakkında Yanlış Ve Eksik Telakkide Bulunmak Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.